Dec 19, 2008

heyt

birileri ozurdiliyoruz.com diye site yapmış, ne olduğunu bilmedikleri bişey için özür diliyo. birileri affetmiyoruz.com diye bi site yapmış, karşı tarafı da saptırıp damarlarındaki asil kandan aldığı güçle sinir yapıyo.

ben anlatamıyorum atam kalk da bişeyler yap.

Dec 16, 2008

"bir"i gitti

bugün ofiste ben ve yakın çevremden bahsederken "benim mıntıkam" dedim. tuğçe de "kelimeler de değişmeye başlamış" diyene kadar aslında mıntıka benliğimde öyle yer etmediydi. artık eder.

cenker'in askerliği ilk günlük kendi deyimiyle "izci kampı" tadında. annesini özleyen çocuklar gibi telefonda geçiriyo kampın ilk günlerini. ama sosyalleşmesinden hiç korkulmayan bi insan olduktan kelli sorun yok. askerlik de zaten ankesörlü telefon başında duran erkek insanına varis yaptıracak bi oluşum değil.

kendini 6 aylık fitness'a giden bu gencimize "yemekler nasıl?" diye sordum. sadece "zayıflatır" dedi. kuşhan'ın zayıflama merkezine gitti de beni mi yiyor. yer. yesin. yerler.

kampa geç katılan evlatlarımız olduğundan dün hiçbişey yapılmadı. o komutana burdan sorarım "bir günümüzü neden çaldın allahsız?!" 50 tane erkek içinde "madame bovary" ya da "ninni" de okunmayabilir aslında ama ne yapalım etliye sütlüye dokunmayan o vardı elimizde.

özünde iyi ama canı sıkılmış çok ve "bi gün bi ay gibi geçti" diyor kendisi. alıştı tabi 1 günün
3 çarpı 10 üzeri 8 birim hızında ve 3 çarpı 10 üzeri 8 diğer bir birim yoğunluğunda geçmesine. o kadar ki bana geçen günümü zaten sorduktan ve cevabını aldıktan sonra "ee senin günlerin nasıl geçiyor?" diye soruverdi. güldük. biraz daha anlattıktan sonra. "ee spora başladın mı?" diye sorunca anladık ki uyku vakti gelmiş.

karşıki dağa not: bugün önümden tam da wheat taşımaktan dönen bi işçi geçti. going to
granary from warehouse . dedi ki "sensiz there is not enough entertainment in this city!"

Dec 14, 2008

uygun kelime bulamadım diye yazmicam mı?

küçükken bana çok şey kro gelirdi. kro burda belki doğru kelime değil ama aklıma ilk geleni, o yüzden tdk'nın daha iyisini bulmuşluğunu keşfettiğim an değiştireceğim. anladın sen. mesela doğumgünlerinde "teyp" çalıp oynamak çok kro gelirdi. bizim evde olmazdı. hatta bi de mezdeke vardı. o hala "kro" geliyo o ayrı. bi ara yabtım ama. bizim evde olmadığı için biz kro olanız diye üzülüyodum sonra karakter yaptım. yani ben bu karakteri sonradan yaptım. zaten bi özetiydim. insanların kuranda geçen isimlerden isimleri oluyomuş diye duydum. benim yok diye ona da taktığım bi dönem oldu. kendime kurandan isim beğeniyodum. kübra mı istemiştim neydi. annem yaşlanınca başını örtmiceğini söyledi ona da bozuldum. aslında burdan değil daha karizmatik olduğum bi dönemden başlicaktım muhabbete. işte kaybettiğim nokta bu. neyse, baştan alıyorum.

küçükken bana doğumgünlerinde mezdeke vs. vs... mesela kına gecelerine ısınmam yeni oldu. baktım insanlar eğleniyo. yani sanki çok fena kro insanların elleri kınalı oluyo gibi geliyodu. yani bu sanki eğlenme, o bekarlığa veda zotturusu gibi değil de saç kestirme gibi bişey zannediyodum onların dünyasında. benim kro olmadığını düşündüğüm insanlar da yapınca bünyem kabul etti. he sen yapar mısın dersen, denerim ama şimdik benim geniş ailem de dahil gerçekten eğlence insanı değil, bizde olmuyo böyle şeyler, anlamıyolar adet, görenek. bundan da utanıyorum biraz çünkü hiçbişey bilmiyo oluyorum. mesela ben bi çeşit halay bilirim onu da matematik dersinden. özgü'nün düğününde mesela o bahsettikleri şeyin ne olduğunu bilseydim straplez elbiseyle katılmazdım misal, zıplayamadım zebil oldum. bunu da geçelim, aslında güzel çünkü. ama güzel olmayan mesela bizim çekirdek ailede hiç piknik kültürü olmuyodu, arada karaktersizliğimizden milletle gidiyoduk. ızgarada kanat nasıldır ben piknikte öğrendim mesela sonradan görme besleme çocuk gibi, özenti özenti annemden istedim de evde olmaya başladı. bi de embesil gibi yanlış ezberlemişim "kuzu kanat" diyodum ben ona. şimdi mesela herkes çok seviyo piknik bana çok "iş" geliyo.

nişan bana çok kro geliyodu. sanki hemen düğün yapamayanlar nişanlı oluyolar gibi. çünkü bizim ailede kız kapatma mı vardır da hemen evlendi herkes bulduğu anda ya da beni nişanlara götürmediklerinden midir nedir nişanlı kavramını da pek yaşayamadım ben. nişan fotorafları gözümün önünde aslında da. heralde nişanlı lafını etmedik. sözü hele insanların kendi aralarında kankardeş olmaları tadında bişey zannediyodum. mahalleli gençliğin ailelerine söyleyemediklerinden arkadaşlarına hava atmak için attıkları bişeyleri gibi geliyodu. ya aslında biliyo musun söz galiba gerçekten kro evet. yani 3. kişi için fena.

asıl demek istediğin sadece şuydu. askerlik bana çok kro geliyodu. çünkü ailede ve çevrede askere giden yoktu. çoluk çocuğuz daha heralde. zaten giden de
"en büyük asker bizim asker" olarak gitmediğinden de dramamız olmuyodu, sessiz sakin gittiler, zaten üniversite mezunuyuz alimallah 6 ay görüşmediğimiz de oluyo. en yakın bildiklerim de 1 ay yabtılar. hakan kuzen sen askerliğini de mi moskova'da yabtın çok merak ediyorum şimdi. biri girdi aileye askerliğini yabmıştı. ay kro askere gitmiş dedim heralde içimden. babam krosu da gitmiş yabmış falan da demiş olabilirim bilmiyorum. benim ideal bi dünyam varmış, orda sadece ipsiz sapsızlar, vatan millet sakaryacılar askere gidiyomuş. bülent ersoy'a katıldığım yegane konu üzerinde konuşuyoruz şu an. birden bülent ersoy demem korkutmadı umuyorum.

bi de askere gitmek zaten kro iken askere giden sevgiliyi beklemek iyice kötü bişeydi benim gözümde. avam mıdır, görgüsüzlük müdür, sahipsizlik midir bilemediğim bi tat. insan çocuğunun askere giden biriyle birlikte olmasına izin verir mi. acaba ben tsk ile ülkü ocaklarını mı karıştırıyodum şimdi aklıma geldi.

şimdi bu askere giden sevgili sahibi olmak hala kro heralde ki gizem projemiz olan blog girişiminde beni satıverdi.

şimdi gitti cenker askere bildiğin. gel de kro de. asker alışverişi bile yabtık
"flaş şapka"da. şu an kolunda o casio saatlerden olan bi insanı özlüyorum atam. fatih de almış o saatlerden. -yalnız güzel aslında-. en azından bi serhatın bi cenkerin yarın gece "üstünde ne var" bilicem. askerlik öyle garip bi olay ki göndereni de etkisi altına alıyo. bi de şu var ki bir sürü şekil insanın herşeyin en dandiğine/en az şekillisine sahip olmaya çalıştığı bi ortam. cep telefonu olmayan biriyle birliktesin, hem de o cep telefonu istiyo ama olmuyo. sen kapa ben ararım diyosun.

hayat ne tuhaf vapurlar falan.

benim yarim karsiki dagda jandarma

cendermenin alayları koğuştur, koğuştur
benim yarim cendermede çavuştur, çavuştur
kadir mevlam beni yare kavuştur, kavuştur

kız ben sana demedim mi
karşıki dağlar cenderme, cenderme
yarin ufak sen askere gönderme, gönderme
siyah zülfün ince bele indirme, indirme

cendermenin elindeki süngüsü
benim yarim cendermede hangisi
ben yarime dayanamam doğrusu

kız ben sana demedim mi
karşıki dağlar cenderme, cenderme
yarin ufak sen askere gönderme, gönderme
siyah zülfün ince bele indirme, indirme

Dec 7, 2008

anam

"çok güzel hareketler bunlar" izliyoduk. bi skeç vardı dakikada 30 kere aşkım diyolardı birbirlerine.

pınar the kız - bu aşkım da ne kötü ya böyle diince.
leyla the anne - ay evet hiç sevmiyorum. aşkım, sevgilim, haya..
pınar the kız - tamam abartma sen de.
leyla the anne - canım güzel ama mesela.

"canım" bi ofiste çalışsaydınız size de trajik gelebilirdi.

eltın can

won’t break me down
won’t brick me up
won’t fence me in

önümüzdeki krizde şehrinizden adayım

daha lise mezunu olduğumdan bu kriz yetişemedim ama önümüzdeki 'kriz geliyür' cümlelerinin kurulmaya başladığı anda -ki amerika'da bir iki kule ya da bir iki banka çökmesi akabini uygundur- bütün paramı yatırıma yönelteceğim, paramı dolara basacağım, kredi kartıylan taksitle dolar bile alacağım - o zamana kadar mevzuatta böyle bir ilerleme bekliyorum-. sözde krizin sözde en patlak verdiği o anda hayalimdeki o evi ya da hayalimdeki eve dönüştürebileceğim en az bir barakayı alıp 'ama annem kriz var' diyip %30 mimar indirimim üstüne %20 bileşik olmayan indirim daha uygulatıp yarısına alıp o evi döşeyeceğim.

bu sırada eğer bir iş yerim var ise çalışanlardan msn'e girenleri kriz sebebiylen işten çıkarıp, sevgilisi olmayanları, sevgilisi askerde ya da uzakta olanları, seyahat engeli bulunmayanları ve bunların sairelerini iki kat çalıştırıp maaşlarına da zam yapmayacağım. iş yerim yok ise yukarda geçerli formula ilen bir tane de iş yeri yapıp krizi bahane edip sigortasız çalıştıracağım, 'istiyürsen git' diyeceğim.

tekrar bu sırada benim gibi doları olup da köşeyi dönenler yesin içsin diye bir kaç kafe, bir kaç butik açıp farklı alanlardaki amorf/zaha hadid köşeli tasarımlarım üzerinden zenginin malını alıp kendim zenginine transfer edeceğim.

işte budur benim reçetem.

hikayemizin gerçek hayatta yakın çevremizde olanlarla hiç bir alakası yoktur zaten bu iş yerinde kriz de daha yoktur.

Dec 1, 2008

çocukluk aşkım

Nov 29, 2008

evet çağan

seni severim bilmezdin burdan öğren.

aslında hikayen vurucu olabilir belki kabul ediyorum. ben bunun bana vurucu geldiği bi dönemde olmayabilirim onun farkındalığındayım. orda burda duyduk, ordan burdan dokunmuş olabilir ıssız adamlar bize. arada biz de cıvıl cıvıl ya da ıssız bi ada olmuş bile olabileriz. ama o hikaye vurucu olmayabilirdi de onu da sen kabul et. yani ordan vuramıyosan başka yerden vurman gerekiyodu sanki be atam.

senin için oyuncu seçiminde "yeni insan yaratıcam" gibi bi kavram karmaşası içine girmiş diyolar. desinler değişemem. "yeni insan yaratıcam" yerine "yeni yetenek keşfedicem" deseydin de sen de vurguyu yetenek kısmıne vereydin ya atam.

sevdim ben o kızı, çocuğu da sevdim. sanki iki arkadaşım çıkıp da rol yapamayıp kendilerini rezil ediyolarmış gibi bi içim kasıldı. evet yün ısırır gibin. karaoke bar'da da değiliz ki "haha kroya bak" deyip gülelim. napıyolar bunlar ya dedik modern zaman aşkımla.

neden lisedeki "hadi ahmet sen oku"daki ahmet tadında? ben küçükken radyoda skeçler olurdu, onlar daha iyi okuyolar be atam, kimse de tanımazdı yeni keşif olurdu.

peki bu insanlar bizimle aynı yerde yaşıyo -ki işinin yolunu bilmiyo onu da gözümden kaçırdım sanma-, bizimle aynı işi yapıyo -hatta akademide bizden daha az takılınan işler- da neden bizden daha ağdalı cümleler kuruyolar? bizden daha kalın kitapların peşindeler diye mi yani? hiç mi çağımızın gençliğinin içinde vakit geçirmedin, hiç mi modern zamanda aşk yaşamadın nedir. yani demiyorum ki ilkokul fişi tadında konuşulsun. ben de seviyorum, ben de romantikim gerçi benim içimden en fazla coşkun sabah/fedon falan taşıyo arada ama olur yani arada anlarım da bu zorlama neden.

gönül isterdi ki şööle senin kız başına aşık olasının geldiği güzel ve inandırıcı bi kadın olaydı da ben içimdeki görmüş geçirmiş ukala -hoşşik de olur- hikayede bu kadar unutulmazlıkın olduğu yerde bu kadar davranmayışın oluşuşuna, bu kadar davranmayışın olabildiği yerde bu kadar unutamazlıkın olmasına da şaşaydım. -çoluk çocuk, 5 sene falan-

bizim dönemde çok sıkıcıymışsın be atam. (utandım, bi an ona diyemedim atam sen anladın beni)

ps. şimdiye kadar rol yapamam diye önüme gelen bütün teklifleri reddettim (vuhuuu) -yarışmacı arkadaşlarıma da kutularından çoktan 500.000 çıkmış bile olsalar geçmişe dönük olarak bunu tavsiye ederim- ama bileydim bu rolü kabul ederdim. daha gerçek o adama aşık gibi davranıp, o senaryoyu bile daha iyi "okumazsam" ya da ben de *okursam* "yapamıyorum" deyip çekilmezsem namerttim.

Nov 28, 2008

haydin bi git ya

amerikan aksiyon/bilim kurgu filmlerinde ya da romanlarında olur ki şöyle:

bi öğreten adam vardır, bunun yanına bi dallama en iyi ihtimalle bi çaylak koyarlar ki olanı biteni ona anlatsın biz de gelin olalım anlayalım. [insert rahmetli michael crichton here] bu "haydi gel bizimle ol"da da aysun kayacı'yı öyle koymuşlar ki ona anlatıyolar, konuyu daha iyi anlatabiliyolar. halkın zeka seviyesine inebilmenin sağlamasını yapabiliyo aysun kayacı sanırım.

sonunda böyle temellendirebildim bu yerleştirmeyi.

çağan ırmak seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım

ama işten vakit bulamadım.
yazacağım.

Nov 15, 2008

oldu gözlerim doldu.

k. *hapşur*
e. güzel yaşa
k. *hapşur*
e. benimle yaşa
k. *hapşur*
e. yuh
..
k. *hapşur*
e. kaç kere hapşurursan o kadar çocuğumuz olcak.

Nov 10, 2008

beni delirtmeyin nan.

bundan bahsettiğim için utanıorum ama sürekli gazetede bülent ersoy'a aşık olduğu iddia edilen çocuğun gönderdiği bi mesajdan bahsediliyor. kanıt olarak da tipitipin biri bi mesaj atmış ortaya bi telefona, onu gösteriyo gazete. ilk gördüğümde "terim anlamıyla kocaman bülent ersoy'un renksiz mavi ekran telefonu var da ben mi ölüorum şekilcilikten nedir" diye düşündüm ama hala da aynı telefon işin gudik tarafı.

he ayrıyeten ilk atılan mesaj da bülent ersoy'un kadınlığına övgüler yağdırıyodu. spekülatif enflasyon hareketleri.

"armaaan beyin spermleri alınıyoooor, taşıyıcı annenin spermleriyle birleştiriliyooor."

ata.

dinciler dinden ki içimde yokmuş, atatürkçüler elalemi senden soğutmuşken sabah taksim meydan'da 2 dakikalık saygı duruşu sırasında "seni eleştirmenin demokratik olduğunu düşünenlerden tiksiniyorum ama bu yanımda saygı duranların çoğundan nefret ediyorum da seni seviyorum sen mukayet ol" dedim duydun.

amin.

bazen emin çölaşanlaşıp aynı şeyleri tekrar ediyomuşum gibi geliyo mu sana da atam?
olsun.

Nov 3, 2008

fatih çekirge de kafalar

"o kafalar, bu kafalar; haha ne zartlar, ne de zurtlar" derken günlük hürriyet bakışı bakayım derken fatih çekirge'den bomba başlıkla karşılaştım "bakın cia kafası mustafa kemal'i nasıl anlatıyor*"

kafa kelimesi bu bağlamda mustafa kemal'le hiç aynı cümle içinde kurulmamıştı sanırım.

*link vermeyi biliyorum ama değer bulmuyorum.

Nov 2, 2008

atam

soner yalçın yazmış bugün oku..
son dönemin demokratikleri ve özgürlükçüleri.

işin garibi bahseden hekesin kafası çalışıo, misal ahmet altan'ın söylediklerinde bi yalan taraf yok. misal türbanlılar üniversitede okuyamadı dediğinde ne kadar dramatik durdurabiliniyo de mi.

çocuklar lisede sigara içmek için tuvaletlerde gizlenmek zorunda da kaldı atam.

ya siz ne kadar aptalsınız.

Oct 30, 2008

facebookun bana dediği..

Sedang membuka kontak...
Loading
Akan selesai dalam beberapa detik ...

Oct 29, 2008

divine comedy - our mutual friend

I saw her in the pub. I met her later at the night-club.
A mutual friend introduced us.

We talked and talked for hours

ölmeden hebinize isim takacağımdır

abula rasa. [das ist meine older schwester]
rizeye özgü çaydın. [das ist mein nerdeyse brüder]

in spontane we trust

cumartesi "e canım biz de yemek yiycez zaten" diye ceyhun ve özenin ocak başısına dahil olduk özgüç-ben-cenker. bi anda olunca ne eğleniyosun aslında de mi sevgili günlük. giddiğimiz yerin adı, üzeyir, zübeyir, zübeyde ya da bir benzeri olabiler. künefe yoktu yoksa unutmazdım. süper sevimlilerdi. senin için ayırt edici özellik midir bilmiyorum anladın mı.

yine evşen'den bir gece oldu evet..

çalışan ve erkenden uykusu gelen insan olarak artık ben bunları tercih edeceğimdir, ben uyuklamaya başlamadan bitiyo bu sofra işi. karizmamla kalkıyorum ondan.
ayrıyeten o akşamın devamını anlatmayacak kadar da karizmatiğim.

şimdi orda yemediklerimin arkasından ben ağladımdan aklıma geldi.

bi de sanırım şu resmi tatil günü çalışmayı bünyem kabul etmiyor.

eurekalar

bikaç günde bir ipek'in her sevdiği bişeyle karşılaştığında "en sevdiğim şey!" demesi gibi gördüğüm ucuz buluşlara dünyanın en büyük buluşu diyebiliyorum. biraz önce damacanın "push push" kafası için dedim misal. biraz önceden bu ana kadar fikrim de değişti esasen. etkilenmedim şu satırları yazarken. damacananın ama dame-à-jean falandan bişeyden geliyo olması daha önemli bi buluş olmalı..

patatesi yemek de ilk kimin aklına gelmiş ki tarzında bişey aslında. soğanı bulanınkinin allah belasını versin mesela.

bunu da merak ediyorum


ne zamana kadar?
bu izlanda'ya nolucak atam çok merak ediyorum.

Oct 20, 2008

çok mutluyum atam

hande: ataya oynadın kazandın kızım
me: ahaha
ya o çocukluğumdan beri benim yanımda
rüyamda görüosam iyi bişe oluo falan
hande: ben de ondan medet umucam artık
zaten keyif adamı
içki içmeyen adam dertten anlar mı:P
me: ahahahahahehaıruatgerhıjekrjhıgutfraeraeraeraer
allah naabmasın ya
tööbe tööbe
hande: he he
me: ahaha
hande: ben de kızdırıyorum de mi hak ediyorum
me: bilmiorm komiksin

yehüüüüüüü

because everyone else is "boring"..

Oct 18, 2008

küçükken

hoşlanırdık birilerinden heralde ki yanlarındaki kızlara laf ederdik "bu çocuk bu kızla nasıl birlikte" diye.

şimdi etrafımda sayısızca örnek var* günde 5 rekat bana "böyle bi kızın, bu çocukla ne işi var yarebbi" dedirtiyor.

*travestiden anekte etmek istiyorum;
ben çok orospu gördüm, kadın orospu gördüm, erkek orospu gördüm, ben kendim de orospuyum.

demek ki olabiliyomuş.

aslında sana ne de mi.

c section

bizim ofis de güzel de dün c section partiye gittik, süpersonikti ofis.
ev sahipleri de iyiydi benim gördüğüm bildiğim 2 tanesi.
çok kalabalıktı. bi ara özenle çok istemeden seni dün gece aldattım.
bi çocuk geldi. senin yüzün demin boyalı değil miydi dedi. yoo dedim. o zaman ben sarhoşum dedi. gençlik kendini neden rezil ediyo özenle anlamadık. o ara turist gibiydik o yüzden heralde turist muamelesi gördük.
izmirde söğüş yeniyomuş kıbrıs şehitlerinde, gece alper bahçekapısı'nın döner sevdası üzerine araştırma yaparken edindim bu bilgiyi.

yarim

çocuğum görünce burayı "enola is gay" diye, enola kim demedi. böyle uçak vardı di mi dedi.

o yüzden de özlüyorum zaten.

paaatlicam patlicam.
sanırım sarroşum hala biraz.

reklam

bu şimdi facebookda bööle çıkınca bile ben utanıyorum ya. insanlar "bloguma girin", "okumayanı silerim" diyo.

bence bende sahne ışığı yok.

Oct 17, 2008

film.

e- hala nasıl bu kadar heyecanlandırabiliyosun?
k- daha ne kadar oldu ki?
e- 10 sene!

Oct 13, 2008

imam

imam dedim, cahil dedim.
camiler ve cami çalışanları haftası mıymış neymiş.

heb doğru zamanda doğru çamı deviriyorum ki aslında bizi izleyen 70 milyon imamdan özür dilememi gerektiren bi durum değil biliyorum.

küçükken de bi kere ben evlenince soyadımı koruyup sonuna eklicem demiştim. o an aklıma en çok olan yılmaz geldi. pınar arslan yılmaz olurum dedim. çok olduğundan kelli o küçük ortamda yılmaz soyadlı bi çocuk vardı hoş olmadı.

bi kere de bi kızın adıyla dalga geçtim yani çocuklara büyük gelen isimler vardır ya ööle bişeydi, çok alakasız bi insana dedim yani en yakınlarımdan biri değil, okulun şen zamanları heryer insan kaynıyo gidip onu seçtim ve ona dedim, farkettim ki onun annesinin adı. çok atak bi şekilde çevirmeye çalıştım pek dönmedi.

bi kere de şehirler ve insanları muabbetinden gudik gudiklileri sevmiyolarmış dedim, ki ben ne bilirim gudik gudik şehrini. ama öyle bi muabbet biliyorum. arabada 5 kişiyiz birinin annesi gudik çıktı.

Oct 12, 2008

anne ya

anneme "talebiniz üzerine zart zurt.." diye bi sms gelmiş, o da "böyle bir talebim olmamıştır" diye cevab yazmış.
hala da "ama talebiniz üzerine diyo..." diye savunmada.

Oct 11, 2008

cahillik çok kötü birşeydir.

aptal bi imamla uğraşırken babam "cahil insanlarla uğraşmak çok zor" demişti. 30 sene sonra da babamı o halde hatırlicam heralde. yanımda olursa da süper olma mı.

neyse.

ev sahibimiz de o imam gibi bişey. apartmandakileri kudurtuyo. apartmandakiler çok tatlı. kapı yaptırmışlar bizim ev sahibi para vermiyo. bize de anahtar vermemeyi denediler bi. ama kapıyı açık bırakıyolardı. bi gece 4de geldik ve kapı kapalıydı. özen kapıyı yumruklamaya başladı. sonra sakin çocuk ona "sakin!" dedi 3 dk. sonra kapının üstündeki boşluktan içeri girip bize kapıyı açtı.

bundan sonra eve öss puanıyla insan alıyoruz.

yemen mi.

bu kapıda kalmayı komşuya anlatırken ikimiz de 4 olduğunu bile bile kadına "çok geçti" derken ben abartmayalım diye "3" dedim, özen de abartmalıyım diye "5" dedi. uzatınca ve birbirinin dediğini de cümleye katınca "3'de 5'de geldik" oldu. bi durgunluk oldu o an ortamda kadın dün gece çıkarken "iyi eğlenceler" dedi bize misal.

ev fena da işte, bazen komik olabiliyo.

Oct 5, 2008

le le le

akıllı kizlar karşılarına çıkan adamları sınıyolarmış, beni hakediyo mu diye.
aptal erkekler karşılarına çıktıkları kızları sınıyolarmış, beni hakediyo mu diye.

Oct 4, 2008

yemeden içmeden

bu gidişle zayıflicam.

Oct 2, 2008

küçükken

ortaokul öncesi annem kitap okuyim diye beynimi yerken kitaptaki özel isimlerin okunuşlarını bilmediğimden zorlanıyorum, ondan okuyamıyorum gibi bi bahane yaratmıştım. annem de ben sana okunuşlarını söylerim demişti. geri dönemediğimden olsa gerek bi kitaptaki bütün özel isimlerin okunuşunu söyletmiştim baştan.

Sep 30, 2008

bayram

bu çocuklar gerçekten bu kadar şekeri istedikleri için mi kapı kapı geziyolar, yoksa para verenler de mi var, yoksa anneleri mi gönderiyo "şekerimiz yok, bi topla gel" diye.

kapıya haç asalım. kapının önüne çeşitli aralıklarla azar azar şeker koymaya da razıyım yeterki o kapıyı açıp "iyi bayramlar", "buyrun, alın alın" muhabbetine girmemek; bazısı için üzülmek, bazısını dövmeyi istemek istemediğimden. bi de zaten bence şeker görünce bozuluyolar, para istiyolar. ya da senelerdir şeker seçimi konusunda muvaffak olamadık.

bi de ecnebilere bunnarın şarkı söyleyen versiyonları var ya ona nasıl dayanıyolar acaba.

tıkanma

dört gözle "kitabını 3 rekatta okuyup filminin çekilmesini, filminin çekilmesinin bitmesini, filminin montajını, filminin gelmesini beklediğinde hep başına gelen o ünlü hayal kırıklığı"na uğramayı beklediğim ana, film ekiminde eklenen seans ve düşünceli bir ev arkadaş -varmış böylesi de evet- sayesinde ek seansın muhtemelen farkında olmayan lalelerden sıyrılıp, 16 ekim'de ulaşıyorum.

artık pek kitap okumayan bi öküz olduğumdandır da kolay beğenmişliğime mi denk geldi bilmem. okuduğum en mükemmel kitap değildir onu bilerim. zaten mükemmel doğru kelime değil ama aklıma ilk geleni. işte.


*bu ferhan şensoy özentiliği bana nerden geldi de bu uzun cümleler ben de bilemedim.

Sep 29, 2008

cins isim

bi arkadaşın varsa ve kısa arkadaşlığın döneminde çok iyi anlaşıyosan ve karşı dediğin bi cinsse, evveli olmadığından çözemezsin, kendini yanlış anlarsın ve aptal gibi o arkadaşlık olabilcek şey bildiğin yalan olur. sonra kaybettiğinin arkasından üzülürsün.

bi arkadaşın varsa ve sen daha kim olduğunu öğrenmeden arabası olduğunu öğrenirsen. ilk ipod aldığında hemen sana söylerse. ilk "mac"ini aldığında duyarsan. sevgilisi olduğunu söylemek için konuşmadığı günler sonunda naber der ve diyalogda 4. hizada sevgilisi olduğunu seninle paylaşırsa. sonra kaybettiğinin arkasından bilmem üzülür müsün.

belki salak olduğumdan öüzülüyorum aklıma gelince.


imitation

herşey bizim kararımıza bağlı iken;

gitsek mi gitmesek mi gitsek mi gitmesek mi derken gidelim dedik.

sonra dış mihraklardan gelen etkileri olayı artık gözönüne aldık iken;

gidiyo muyuz gitmiyo muyuz gidiyo muyuz gitmiyo muyuz derken gitmiyoruz.

istersem hiç başlamasın diye de güzide tsm eseri var iken;

istesek mi istemesek mi istesek mi istemesek mi derken biz istiyoruz.

michael stipe bekle beni bebeğim. daha da küçükkenden beri hayranınım.

Sep 28, 2008

reklam

bi reklam gördüm "gençlik türki cumhuriyetlerde üniversite okuyabiliyorsunuz" diyen bi tane.

sonra internet sitesi veriyorlardı. çift ve çift ve çift ve nokta turan nokta org diye.
sonra da bilmem ne "kuyruklu a" turan nokta org.

"türk dili ve edebiyatı azerbaycan'da okumaya ne derdiniz?" yani aslında kırgızistan'da galiba türk dili ve edebiyatı.

için kasılır ya hani. böcek möcek çıkar.

Sep 27, 2008

fırtın

bu aralar her yağan yağmurdan kuru olarak çıkmayı başarıyorum. sanırsam evet damlaların arasından yürüme gibi bi özelliğe 40 kere söleyince sahip oldum. bugün de fırtına bana tınmadı, yağmur bana yağmadı diye ben şantiyeye gidmeye kalkıştım. uçarsın dediler "yok baktım uçmuyorum" dedim. gittim. uçmuyodum da. yürüyodum bişey devrilme sesi duydum noluyo dedim. herkes oraya doğru bakıyodu ben damarlarımdaki asil kanı reddettim, bakmıyorum karizmasına büründüm ama çok merak ettim. sonra duydum çatıdan bişey uçmuş, olay yeri bandı çektiler zaten. divan otelin karşı köşesinde tabelaya tutunmuş uçmamaya çalışan bi insan gördüm. yine noluyo dedim. sonra şimşek çaktı gibi bi ses, sora çatırt diye koca kavak ağacının dal kırılma sesi soora havada uçuşan bi tabela gördüm, sonra yola düştü bi arabanın önüne. arabadakinin aklı şimdi nerde merak ediyorum. benimki de bi gitti geldi.

görev bilincinden vazgeçme vakti geldi o an anladım, geri dönüyodum baktım etrafta kimse yok. ödüm koptu. çünkü öğle yemeğinde cenk'in gazıyla kim dinle ve kadir gecesiyle ilgili daha komik olabilir yarışmasına tutulduk. sonra bizim yüzümüzden fırtına çıktı. amerikan felaket filminde gibi hissettim bi an. uçan inekler görücem sandım. kırsalda olsak olurdu. ya da hollandada. danimarka'ydıysa o rezil oldum.

ağaçlar fırtınadan korkusuna daha kurumamış yaprakları ortama saldığından heryer yemyeşildi ortam süper görünüyodu, ölüme ve öldükten sora üzerine şiir yazmaya müsaittti. ödüm koptu yine.

dandan dedi ki hayatının ilk günü gazıyla ölümden dönen insan moduna bürünebilirmişim. işbanka soycaktım ama olay yeri bantı vardı.

yoksa osmana ben mi aşık oluyorum.

dandanla fransız kültür'de sophie marceau filmine gittik. yönetmen kendisiymiş. bu kadın bütün fransız olan filmlerde hep öpüş hep seviş. "acaba kendi yönetmen olunca nası oluyo bu işler" diye merak ettim. ya da "yönetmen filmin oyuncusu olunca nası oluyo" diye merak etmişimdir, fark yabmaz. yönetmen nasıl diyo "şimdi beni öpüş", "şimdi burda beni seviş", "kes! bu ne biçim öpüş". ben olsam utanırdım diye düşündüm ki kadın da öyle düşünmüş heralde gördüğüm en usturuplu filmiydi. fransızca.

ve o kadınsa sen nesin ya da ne olucan pınar diye sordum kendime ben de.

Sep 24, 2008

sophie marceau

pek güzel kadin

Sep 23, 2008

bi de

ustalara saygı kuşağında izledik. adamın adı lars, abisi gus.

Sep 22, 2008

aslında kimseye bir zararım yok.

ben kimim, nerdeyim
çok tuhaf bir yerdeyim
içimde çok büyük bir şeyler var

odam soğuk, sesim pişman
elimden hiçbir şey gelmez oldu
bu ben miyim, hayal miyim
aslında gerçek bir sorun yok

teşbih-i belih





















eve geldiğimde özen izliyodu. başta farketmedim, sonuna doğru keşfettim ki bi yakınlık var evet. en azından bi delilik var. olmayana ergi de var. sonunda olmayanı terk de var. belki terk ederken "aslında terkedildimlik" de vardır. daha
o kadar büyümedim.

Sep 17, 2008

aslında

yine sezen aksu buraya yazmak istediğimi zaten söylemiş. büyüyünce ben de sölicem.

bazen

olması gerektiği gibi yapabiliyorum.

character is not a detail

karaktersiz insanlarda kendilerini sevenlere gereken değeri vermeme, sevildiklerinden emin olmadıkları insanların peşlerinden nereye olsa gittikleri tarih boyunca görüldü, görülür, heralde görülmeye devam edicek. çünkü karaktersizlik genelde yaşla da azalan bi negatif etki değil.

zaten hep iticiydi.

biz onlara kaybettikleri ya da bıraktıkları maçları artık düşünmemelerini tavsiye eder, önlerindeki maçlara bakmalarını salık veririz.

salık vermek nedir sözlükten bakılabilinir.

fena.

Sep 14, 2008

bazen her şey düz okunmaz, sormak lazım bazen, alt metin vardır belki bi sebep vardır. güzeliz madem..

Sep 13, 2008

hiçimden geldi.


izleyeydin

insan kitap okur

akay'a gidip de ferhan şensoy'un oteller kitabı'nı aldıydım. mephisto'ydu galiba orası. yani asıl mephisto orasıydı galiba. şimdiki krepen. öyle miydi? büyük bi yanlışta mıyım? konuyu uzatarak hatada ısrar mı etmekteyim bilmiyorum. lisedeydim be ne biliyim. kitabı verdiklerinde bi kitap ayracı vermişlerdi. 'insan kitap okur' ayracı. beyaz erkek beğeniyorum. başarılı erkeklerden hoşlanıyorum. bi erkek sevdiğim bi yazardan bahsedince aşık oluyorum. konu kadın-erkek ilişkisi diil kesinlikle. zaten aşk da nerden çıktı. ama kitaptan bahsediyosak kızların okuduğu kitapların -bi kişi hariç- samimiyetine inanamıyorum. yani okuma ve sonunda beğenme sebebine.

sanırım bütün dişiler camiası olarak baya bişeyleri baya bi zaman baya baya inşa ediyoruz. bu konuyu buraya nası getirdim onu da bilmiyorum, bırakıyorum.

aslında bir konu var evet

işte, bu ahval ve şerait ortamına beni sürükleyen dürtü 'sonra giyerim' diye tarihimde sık sık tekerrür etttiği üzre yeni bişey almamla ve uzun süreler giyemememle mi eşdeğer? sorum bu.

bazen beklemek zaten sen kendini de beklediğin için sinir bozucu değil. ama kendini beklediğini unutunca gayet sinir bozucu.

Sep 10, 2008

naaan

ne çirkin blog. değişmiyo.

Aug 31, 2008

türk patron nasıl oluyo acabağ?

Aug 1, 2008

handan

me: konyada nası çökmüş yurt
millet namaza kalkmışken falan
hande: yaa eet neler oluyo
me: allah kesinlikle müslüman diil
hande: bi coştu eet müslümansa da türk diil
me: yok müslüman kesinlikle diil
geri dönemio falan kesin
hande: müslümanmış bakmış herkes saçmalıyo vazgeçmiş falan
ya zaten nie bi tanesini seçsin o kadar dinden
bizim seçiyo olmamız da salakça
me: o bizi kullanmış türklere yayın demiş
hande: şarkılar tükenince yeni kaset çıkarmış işte ününü sürdürmek içün :p

May 30, 2008

yiğit özgür

sen nasıl bir insansın?

Apr 25, 2008

özlersem

fatos:
tıktıktık
tokat atmak istiyorum
pinar:
ben de
pinar:
bi kendine gel
bi adam ol
gerçekten
pinar:
bööle yavaş hareketlerle
pinar:
gözlükleri çıkarıp
osmanlı tokatı
fatos:
ahaha gözümün önüne geldi bi ahaha
ahaha hala gülüyorum gözümün önünde
ve alakasız zamanlarda hep gelicek gülücem biliyorum hayvan karı
hahahah
pinar:
benim de heb bu sahne var gözümde
özeti budur
ya da özeti şööle
romantik romantik gözlüğü çıkarıp bi buse kondurup soora 180 dereceden gelen bi osmanlı tokatı
fatos:
ahahahahah suuusss ahahahaha işe güce başlıcam deli sanıcaklar durup durup güldükçe
istiklal marşında olurdu ya hep
pinar:
aahah evet

Apr 22, 2008

search engineer

paylaşmadan edemiyorum; sitenin adından, bi sene özellikle fransada kurulan cümlelerin içeriğinden sonra bi titreme gelmedi değil.

favorim "fransadan türkiyeye en yakın nereden gidilir" diye arama yapan gurbetçi.



editörün notu: yeni favoriyem"çaktırmadan öpmece"

Apr 21, 2008

baharda depresyona giren bizden değildir.

403 Forbidden: The server understood the request, but is refusing to fulfill it, diye çok sevimli/sevimsiz bi hata gördüm.

Apr 20, 2008

seviyorum hulan

candaş - madonna geliyomuş
hande - ölmeden bi görelim ya
nergis - (o ölmez hepimizi gönderir kıvamında bi cümle)
hande - biz ölmeden..

Apr 14, 2008

ödev

pinar: neydi amcanın adı
ozen: muammer aydın
pinar: ahahahahahuaehurıaoegraueyrfoeafaoufaera
sanatçı adamın adı ya
ozen: =) nooldu lan
pinar: yere düştüm resmen
ozen: ahahahah

Apr 8, 2008

sezen aksu

gündelik olarak karşıma çıkan bi durumda kafamda kurulan bi cümle birden bi şarkıya yönlendiriyo beynimi ve senelerdir dinlemediğim o şarkı kafama takılıyo. çocukken kameranın karşısında zıplayarak söylediğimiz şarkılar bile ağır konuşmaya başlıyo. gel gel sarışınım gel demek ne boş bi kısmıymış çocukluğun.

bi hissiyatı da eksik anlat be kadın!

Mar 19, 2008

2008 yaz modası

demokrasi neferleri olarak son dönemin en liberal, en anti-demokratik partisine destek olmak ve kendisinden sloganıyla bahsetmek; kapatmayı gerek baş, gerek diğer bi parti ya da sendika olduğunda destekleyen bu partinin kapatılmasına karşı gelmek, kapatılmadığı takdirde önceki seçimlerde dolaylı ya da dolaysız olarak seçtiğimiz bu partiye oyumuzu helal etmeye inanmak; parti kapatan avrupa ülkelerinin dediğini demek ama yaptığını yapmamak.

bir süredir moda sayfalarını süsleyen kemalizmi takmamak, çamur atmak bu sene de önemli bir yer tutacağa benziyor.

bu yazın kokusu olarak da dünkü bokları sık sık duyacağız gibi duruyor.

modadan anlamayan kokuşmuş zihniyet olarak ben, ali sirmen okumaya; müjde ar'a tapınmaya; mor ve ötesi söylemlerinde temsil edilmenin rahatlığını bulmaya devam edebilir, umrunuzda olmasınlar.

Mar 12, 2008

duygusal salak

kendimi zeki sanarken başıma gelcek en kötü şeyin aptallaşmak ve aptallarla muhatap olmak sanardım. şimdi kendimi gerizekalı bilirken bi insanın başına gelebilcek en kötü şeyin eq'su düşüklerle takılmak zorunda olduğunu da biliyorum.

amin

ödleme

kaybetmekten de değil kazanamamaktan korktuğundan yarışa girmeyenler hep vardı da tabii ki yeni öğrenmedim konum bu değil, benim de onlardan olabilmem.

bilmediğin soruyu boş bırakmak gibi bişey. de ben öss'de bile boş bırakamadım.

noluyo bana?

Mar 9, 2008

i don't amy winehouse

başka sözüm yok.

the sims diye indie grup kuralım

sen sıkıntıdan yeşil ilişkili arkadaşınla şakalaşmaya çalışırken sürekli üstüne tıklayıp seninle konuşmaya çalışsam. her durduğumuzda dönsen gitsen de denemeye devam etsem, o arkadaş da durur durur gider zaten. sonra bi admire ederim arkadaşlığımız artar. aklında sadece yemek yemek de olmasa. biraz temas ve üzerimizde kalpler belirir, nasılsa hepimiz simsce konuşuyoruz. bende the strokes pack var zaten. ben +3000 oldum bile. sen de olursun. belki bize taşınırsın.

Jan 31, 2008

ludka

filip ludka:
i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,i didn't forget,!!!!