Feb 27, 2011

Architecture for Halk

Bazı filmler vardır, sana iyi hissettirir, benim gibin romantik komik bir kız isen ne dediğimi anlarsın, değilsen anladım sanarsın ama o anlamı başka yerde anlarsın. 

¨It's Complicated¨ nefret ettiğim Alec Baldwin'e rağmen hiç hoşlanmayacağımı sanmama rağmen seviverdiğim bi film. Bu filmden burada bahsediyorsam demek ki romantik komedi muhabbeti yapmayacağım.

Steve Martin filmde bir mimarı canlandırıyor, Meryl Streep'in bahçesine de bir ek yapacak olanından.. Planları gösteriyor kadın pek anlamadığı için üzerine planı araziye çiziyor 1/1 ölçekte. 

Film olmasa yapılır iş değil ama basmayan müşterim olursa ben de denerim ilerde. Zaten filmde çok bir şey anlatmıyor, senaryo gereği etkileniliyor, merdivenle üst kata çıkılıyor sanki bir kat çıkılmış gibi, yatak odasının potansiyel manzarası görülüyor.. 

Çocukluğumda çamlıkta evcilikleri böyle oynardık biz de, yerdeki çam yapraklarından duvarları çizerdik, odalar vs, biraz da mobilya.. Kimin fikriydi hatırlamıyorum, sanki racon oydu, Şimdi fikir benim desem cool dururdum ama emin değilim, çok sevdiğimi biliyorum. Onlardan sadece ben mimar oldum galiba ama her kimin fikriyse onun olmaması kötü olmuş. Filmde görünce aklıma gelmişti, bir yazayım dediydim ne zamandır..

Screenshot çaktım yine.

Feb 9, 2011

i love to hate you falan

romanlarda ki daha çok amerikan romanlarında; ki genelde bir bilim-kurgu, bir para-normal, bir dan brown, bir polisiye kafasında daha çok, hikayenin bir çaylağı olur. rahmetli michael crichton çok ekmeğini yedi bunun. böyle misal bi bilim ya da meslek adamı vardır. pek bilir. yanında da konudan hiç anlamayan bir genç vardır. ona anlatırken aslında sana anlatır. böyle istersen "anneye anlatır gibi" de, istersen "bilmem ne for dummies" de ama böyle bir gerçeklik var.

tabi bu kitapların ya da bu ayarda senaryoların da akibeti bu oluyor haliyle.

bazı insanların bu dünyaya geliş amacı bu gibi geliyor. özellikle ben deyim sanal ortamlarda, sen de sosyal medyada böyle bir insan çeşidi var. onlar sayesinde insanlar en ince ayrıntısına kadar anlatabiliyor. hani anlatmasa ucundan girecek konu tam 90'dan gol olabiliyor misal. "biri sorsa da daha fazla anlatabilsem." demene gerek bıraktırmayan adamlar bunlar. bunlar hikayenin çaylağı, bazen cahili. iyi ki varlar ki dünyayı ve bazı insanları daha iyi anlıyoruz, bazen de anlatabiliyoruz ve içimizde kalmıyor. hatta kendin de daha iyi anlıyorsun bazen.

işte böyle bir şey:


belli ki sevdiceğine yapmış maravilla ama kısmet.

Feb 8, 2011

en sevmediğim şey

bi süredir bi tip insana küfrediyorum ama referandum heyecanından yalan oldu. diye yazmaya başlamışım düşün taaa ne zaman. senelerdir düşünsem de bunu diyebilmek için bu dert özelinden uzaklaşmam gerekiyordu. bu postta yazılanların hepsi gerçektir ama şu an iş yaptığım kimseyle alakası yoktur.

derdim, alttakini bi şekilde sömürenlerle. alt derken daha az okumuş, daha fakir, daha genç, daha tecrübesiz; hepsi olur. şekil derken, para olur, emek olur, zaman olur; hepsi olur.

bi evladın ebeveynlerinden para istemesinde giriştiği pazarlığı anlarım. bir noktadan sonrası karakter analizi olsa da derdim o değil. ebeveynin bu evlada az para verme pazarlığını da anlayabilirim. keza ona vermediği her para sokağa atmadığı bir miktar olarak kendine, ailesine ya da vicdanına göre bi yere kalacaktır. cimri ebeveynler ve bunların evlatlarıyla hazır paracı gençler ve bunların aileleri siz aranızda derdinizi halledin. ben var sizi anlamamak.

bir işçinin işvereninden daha fazlasını istemesini anlıyorum. çünkü patronluk dediğin zanaat az vermekten nemalanıyor. işalan olarak bu kavgaya girmiyorsan zaten zarardasın. bu naiflikle ancak anlayışlı tonton dedenspor'da ilk 11'e girebilirsin. yoksa yedeksindir.

ama kendinden hem yaş, hem sosyo ekonomik olarak altta bulunandan kendine kar eden, emeğini sömürenin yukardaki tepesinden baksın. bakmıyosa insin aşağı.

proletarya savaşlarına bulunduğum yerden girmenin alemi yok. diyeceğim sadece başkasının emeğinin karşılığını ödemeden hala boğazından lokma geçiriyorsan "pisliğin tekisindir hey dostum." diyerek bırakmak en güzel açıklama değil ama aklıma ilk geleni. bunun artısı olarak koca koca insanların kendilerinden çok daha genç ya da tecrübesiz ya da az kazanan insanların emeklerini sömürmeleri çirkeflik değildir de nedir?

burdaki kümeye, yanında genç insanlar çalıştırıp, suyunu çıkarırcasına; fakiri fukarayı üç kuruşa; stajyer ya deneme adı altında özellikle sektöre yeni bulaşmış belki de kendinden daha kalifiye insanları bedavaya çalıştıranlar önden gelsin.
bu ffffound çok kötü aldığın yeri gösterme konusunda o yüzden kusuruma bakmasın yaradan.

bir işverenin kötü durumda giden firmasının ceremesini ya da lüks hayatının giderlerini (ofisi de dahil) işalanlarından çıkarmanın açıklamasını patron/işveren olmadan belki de anlayamayacağım. ama şu düsturla yaşamaya devam edersem eğer anlamam da zor: "paran varsa önce borcunu kaparsın." sen benzetemedinse napayım, bence benziyo.

ilahi adalet ya da karma ya da vicdan neyse inandığınız, hayrını görün bence.

ps. ben de sinirli bi mimarım nihayetinde..