Nov 15, 2011

eureka

Dont-die-wondering-via-ffffoun

otokontrol diye bir sey olmasa ve otogazin kendine sordurttugu o aklina sivisan "mesaj atayim mi?" "bir sey diyeyim mi?" "o etmeden ben edeyim mi?" "pokesam mi?" "cagirsam mi?" "cagirilmadan gitsem mi?" 'ilan-i kafamdakini etsem mi?" sorularinin cevabi bi sekilde hep "evet" olsa yasadigimizdan cok daha fazla ask, mutluluk, heyecan, ask, dert, uzuntu, iliski, mutluluk, ayrilik, ask, mutluluk, terk, gezme, tozma, tecrube, ask, enerji, sinerji, alerji, ve ask yasardik. yasardiniz. yasardik. yasardilar. yasardik. yasar meraba.

Oct 8, 2011

gidersem görersin.

eskiden böyle bişey vardı. sanırım artık yok.
the knife'ın karin'i.
gmail silme hareketleri içindeyken karşılaştım.
ne severdim..
 
böyle gruplar arası yeni bişeler keşfetme ne de güzellerdi.

If I Go by Honey Is Cool Listen on Posterous

Honeyiscooljohnstaffankarinand

Oct 5, 2011

kim daha salak bilemedim.

mc flurry yiyor iken..

ayla: ispanya'da bizdeki negro gibi bişe vardı ondan yapıyolardı. neydi adı ya.. m ile başlıyo.
pın: oreo.
ayla: heh o.

Sep 7, 2011

pis gercek

favori blog this isn't happiness'ten dogru behance.net'te boyle bisey gordum.

seriyi ordan gorebilirsiniz, hayatimizda ozellikle yeri olanlara yakindan bakayim istedim..

Jul 24, 2011

bundan kelli pın takipte

Calper'in sabahları görmediği çocuk için, toplamda sayısı o kadar sanıp "4 vakit namaz kılıyor." dediği unutulmasın istiyorum.

Jul 20, 2011

romantikim bu ara

karıştırırken rastladım. üşenmemiş screenshot almış ama üşenmiş ve
buraya koymamışım.

bi filmde izlediğim en hislendiğim aşklardan biri.

aç spoiler

keira -bence- yanlış adamla evleniyo ve adamın şirin ötesi -bence
keiraca da- en yakın arkadaşlarından biri bi gece kapıyı çalıyo ve şu
hareketi yapıyo.

kapa spoiler

allahbaba düşmanımın başına vermesin bi durumla, işalla bana da amin
bi durumun sentezi.

Jun 15, 2011

nihal vs. cuddy





ben bu bacilari cok benzetiyorum. sanki yavrusu, sanki kardesi.

May 3, 2011

Olmayana ergen

Butun gun internet basinda otur, onu bunu kes, dedikodunun dibine vur,
bos bos konus, sonra "TV izlemiyorum." diye karizmatik oldum san.
Butun gun alisveriste ol, kiz/erkek muhabbeti yap, gunun suslenmekle
gecsin, sonra "İnternette chat yapmiyorum." diye havalara gir.
En gudik yabanci dizileri, filmleri bile izle, sonra Turk dizisi
izleyenlere tepeden bak.
Tek bi kitap okuma sonra millet internette diye sen daha kulturlu ol.
Arkadaslarini en son liseden edindin diye sen daha sosyal ol.
Sabah aksam Facebook'ta tanidik/tanimadik kes, sesini cikarma,
cikarana "Ay sen de hep online'sin." de.

Bunu denediler %100 calisiyor. Dayak yemek icin.

Bu "Ay sen hala bunlarla mi ugrasiyorsun, ben burda atom parcalarken."
kafasi, ezilerek yok olsun. Yok ki boyle dans. Kendinin kendin
olmuslugu haric hic bi amelinle karizmatik, akilli, vs olamazsin
yegen. He kendinin olmus halinde de bi nane yoksa zaten olamazsin.

Apr 10, 2011

procrastinasyonlardayim

Procrastinator

buraya bi sey yazicam aylar oldu. bu arada sunu koysam dedim ki burda da bulunsun. çok baskı oldu ama hala geçerliğini koruyor.

sen biraz bununla takıl blog ben geliyorum. yarın!

Feb 27, 2011

Architecture for Halk

Bazı filmler vardır, sana iyi hissettirir, benim gibin romantik komik bir kız isen ne dediğimi anlarsın, değilsen anladım sanarsın ama o anlamı başka yerde anlarsın. 

¨It's Complicated¨ nefret ettiğim Alec Baldwin'e rağmen hiç hoşlanmayacağımı sanmama rağmen seviverdiğim bi film. Bu filmden burada bahsediyorsam demek ki romantik komedi muhabbeti yapmayacağım.

Steve Martin filmde bir mimarı canlandırıyor, Meryl Streep'in bahçesine de bir ek yapacak olanından.. Planları gösteriyor kadın pek anlamadığı için üzerine planı araziye çiziyor 1/1 ölçekte. 

Film olmasa yapılır iş değil ama basmayan müşterim olursa ben de denerim ilerde. Zaten filmde çok bir şey anlatmıyor, senaryo gereği etkileniliyor, merdivenle üst kata çıkılıyor sanki bir kat çıkılmış gibi, yatak odasının potansiyel manzarası görülüyor.. 

Çocukluğumda çamlıkta evcilikleri böyle oynardık biz de, yerdeki çam yapraklarından duvarları çizerdik, odalar vs, biraz da mobilya.. Kimin fikriydi hatırlamıyorum, sanki racon oydu, Şimdi fikir benim desem cool dururdum ama emin değilim, çok sevdiğimi biliyorum. Onlardan sadece ben mimar oldum galiba ama her kimin fikriyse onun olmaması kötü olmuş. Filmde görünce aklıma gelmişti, bir yazayım dediydim ne zamandır..

Screenshot çaktım yine.

Feb 9, 2011

i love to hate you falan

romanlarda ki daha çok amerikan romanlarında; ki genelde bir bilim-kurgu, bir para-normal, bir dan brown, bir polisiye kafasında daha çok, hikayenin bir çaylağı olur. rahmetli michael crichton çok ekmeğini yedi bunun. böyle misal bi bilim ya da meslek adamı vardır. pek bilir. yanında da konudan hiç anlamayan bir genç vardır. ona anlatırken aslında sana anlatır. böyle istersen "anneye anlatır gibi" de, istersen "bilmem ne for dummies" de ama böyle bir gerçeklik var.

tabi bu kitapların ya da bu ayarda senaryoların da akibeti bu oluyor haliyle.

bazı insanların bu dünyaya geliş amacı bu gibi geliyor. özellikle ben deyim sanal ortamlarda, sen de sosyal medyada böyle bir insan çeşidi var. onlar sayesinde insanlar en ince ayrıntısına kadar anlatabiliyor. hani anlatmasa ucundan girecek konu tam 90'dan gol olabiliyor misal. "biri sorsa da daha fazla anlatabilsem." demene gerek bıraktırmayan adamlar bunlar. bunlar hikayenin çaylağı, bazen cahili. iyi ki varlar ki dünyayı ve bazı insanları daha iyi anlıyoruz, bazen de anlatabiliyoruz ve içimizde kalmıyor. hatta kendin de daha iyi anlıyorsun bazen.

işte böyle bir şey:


belli ki sevdiceğine yapmış maravilla ama kısmet.

Feb 8, 2011

en sevmediğim şey

bi süredir bi tip insana küfrediyorum ama referandum heyecanından yalan oldu. diye yazmaya başlamışım düşün taaa ne zaman. senelerdir düşünsem de bunu diyebilmek için bu dert özelinden uzaklaşmam gerekiyordu. bu postta yazılanların hepsi gerçektir ama şu an iş yaptığım kimseyle alakası yoktur.

derdim, alttakini bi şekilde sömürenlerle. alt derken daha az okumuş, daha fakir, daha genç, daha tecrübesiz; hepsi olur. şekil derken, para olur, emek olur, zaman olur; hepsi olur.

bi evladın ebeveynlerinden para istemesinde giriştiği pazarlığı anlarım. bir noktadan sonrası karakter analizi olsa da derdim o değil. ebeveynin bu evlada az para verme pazarlığını da anlayabilirim. keza ona vermediği her para sokağa atmadığı bir miktar olarak kendine, ailesine ya da vicdanına göre bi yere kalacaktır. cimri ebeveynler ve bunların evlatlarıyla hazır paracı gençler ve bunların aileleri siz aranızda derdinizi halledin. ben var sizi anlamamak.

bir işçinin işvereninden daha fazlasını istemesini anlıyorum. çünkü patronluk dediğin zanaat az vermekten nemalanıyor. işalan olarak bu kavgaya girmiyorsan zaten zarardasın. bu naiflikle ancak anlayışlı tonton dedenspor'da ilk 11'e girebilirsin. yoksa yedeksindir.

ama kendinden hem yaş, hem sosyo ekonomik olarak altta bulunandan kendine kar eden, emeğini sömürenin yukardaki tepesinden baksın. bakmıyosa insin aşağı.

proletarya savaşlarına bulunduğum yerden girmenin alemi yok. diyeceğim sadece başkasının emeğinin karşılığını ödemeden hala boğazından lokma geçiriyorsan "pisliğin tekisindir hey dostum." diyerek bırakmak en güzel açıklama değil ama aklıma ilk geleni. bunun artısı olarak koca koca insanların kendilerinden çok daha genç ya da tecrübesiz ya da az kazanan insanların emeklerini sömürmeleri çirkeflik değildir de nedir?

burdaki kümeye, yanında genç insanlar çalıştırıp, suyunu çıkarırcasına; fakiri fukarayı üç kuruşa; stajyer ya deneme adı altında özellikle sektöre yeni bulaşmış belki de kendinden daha kalifiye insanları bedavaya çalıştıranlar önden gelsin.
bu ffffound çok kötü aldığın yeri gösterme konusunda o yüzden kusuruma bakmasın yaradan.

bir işverenin kötü durumda giden firmasının ceremesini ya da lüks hayatının giderlerini (ofisi de dahil) işalanlarından çıkarmanın açıklamasını patron/işveren olmadan belki de anlayamayacağım. ama şu düsturla yaşamaya devam edersem eğer anlamam da zor: "paran varsa önce borcunu kaparsın." sen benzetemedinse napayım, bence benziyo.

ilahi adalet ya da karma ya da vicdan neyse inandığınız, hayrını görün bence.

ps. ben de sinirli bi mimarım nihayetinde..

Jan 17, 2011

Divan

Çocukluğumuz yılbaşının Divan'da kutlanacağına dair kötü esprilerle geçti ya şimdi Divan o kadar çirkin bi hal alıyor ki artık esprisi bile yapılmaz. Arkitera'dan gördüm ki mimar Tanju Verda Akan, şu devirde eski İstanbul'un taş evlerini andıran öğeler içeren, Boğaziçi mimarisinden esinlenen bir yapı tasarlamış. Şimdilik kubbeleriyle yeni nesil adalet binaları ve çizgileriyle de anca Mario Botta'yı hatırlatıyor bana. Bitince belki bi şeyi andırır. Attım tabii ki, nereye andırıyo?


Yıkılırken Harbiye'de çalışıyodum. Her gün önünden geçiyodum. Bazı Pazarlar bile dahil diye mesajımı verebilirim. Geçerken dandirik telefonla fotoğrafını geçiyordum, bulunsun diye. Burda da bulunsun.