Mar 27, 2010

yersen

allah, tanrı, ulu manitu, tabiat ana hangisine inanırsanız inanın bu ülkeye bir yedi sayısını uygun görmüş, gerisi tümden gelmiş.

en büyük şehrinin nispeten minik bir parçasına ihsan ettiği yedi tepe midir ülkenin kaderinin çıkış noktası, yoksa yedi göller mi; kelimenin yapışma tarihini araştırmadan bilemeyiz.

yedi tepenin tarihi yarımada içinde olduğunu öğrendiğimde ben de şaşırmış, bi kuple de utanmıştım o zamana kadar kurduğum bütün cümleler için. ama ben bildim sene 1647, mavi gözlü bi adam yedi tepeyi görmeyen tepelere yeditepe üniversitesi kurdu.

konuyla alakadar olabilecek olan ithal yedi olarak da berlin'e haberleri uçurulan "7 tepe 7 mimar sergisi" var. 8. çıkmadığından bile olabilir, buna pek karışılmaz.

ama bir de alakasız 7 tepeye 7 tünel var ki bambaşka. "tepe var bu tepe kesin yediden biridir." düsturuyla girişilmiş bir kazı işi mevcut. saçmasalak yeterince açıklar. roller coaster havası veriyo zaten yatayda dön dön.

7 tünel en bambaşkası sanarken, slogan hükümetinin son adımı da 7 kente 7 üniversite. bu kadar çok üniversitenin yararlı olacağına inanan insanlar olsak dahi yaman çelişki -ne kadar çok yaman der oldum- bu kentlerin hali hazırda üniversiteli kentler olması. zaten olmayan kent kaldı mı o da ayrı.

başka fikri var bu memleketin buyrun burdan çalın:

7 köye 7 enstitü
7 köye 7 okul
7 kente 7 meslek lisesi.

Mar 16, 2010

mimarım ben

insanoğlu çeşit çeşit, hamuru iyi olsa temeli garip, garip temeli iyiyse hamuru garip olabilir. temelde su varsa binaya yazık oluyor, gidin başka yere yapın. bazı aileler bildiğin bataklık arazi, o aileden de iyi çocuk çıkar ama profesyonel destek gerekiyor. sonunda bazı gençler ya da bazı kombinasyonlar söz konusu olduğunda emek boşuna, sonu da ölümcül.

sanat ve tasarımla ilgilenmeyen mimar, insan sevmeyen doktor, hayvan sevmeyen baytar, kafası olmayan mühendis zaten terim anlamıyla sıkıntılı ama asıl dert sözel durumlarda; senede 365 kere hak diyen insan avukat olsun, hakk diyen olamasın. sonra garip gurup adam savunuyo bunlar, hakim oluyo savcı oluyo -beni romantizmimle başbaşa bırak handan-. çocuk ya da genç sevmeyen öğretmen, öğretim görevlisi olmasın; çok seven de olmasın. eli kalem tutmayan akademisyen olmasın. sosyal bile olamayan sosyoloji, psikopat olan da psikolojiye bulaşmasın. siyasi görüşü olmayan siyaset okumasın.

asıl meramım şu: iletişim okumayandan, yapamayandan gazeteci olmasın. ben misal.

+ genelgeçer memleket, küresel sorunlar; "tasarım insanlık için" önermesi hariç herkes kendi alanından "share" etsin

Mar 14, 2010

seçim

genel yerel merkezi muhtari farketmiyor, bu ülkede istediğini seçmek ya da seçtiğini istemek olamayan her bir seçim, aslında istediğine oy vermek değil, istemediğine oy vermemek.

bugün de mimarlar odası böylesi bir seçimle karşı karşıya. her şeye muhalifliği sonunda artık haklı olduğu "dava"larda da haksız konuma düşen, odayı siyasi kimliğinden ayrı tutamayan, tek tek baktığında değerini görebileceğin ama bütününe baktığında değerini yitirmiş, kendi bulundukları yerin değerini bilmeyen yönetimin artık olmama ihtimali var.

yerine gelenin kim olduğunu değil de bu ihtimali sevdim.

oy verin.

lost izliyodum

bunu yapan ilk değilimdir herhalde:

gelecekten gelen kimseye rastlanmadığına göre zamanda yolculuk hiç icat edilmedi-yecek.

şayet "çağımıza ve iletişebildiğimiz kadar uzaktaki yıllara rağbet yok" gibi bir durum yoksa diye düşündüm. kaderin sürekli yazılması gibi bi hal varsa da şayet çok pis kısır dönüyo denedim. oksimoron kelimesini cümle içinde kullandığım yer olsun. pek özeniyodum ne zamandır.

Mar 2, 2010

görgü kuralı zannımca

bir şey tespit ettim. amerikan filmlerinde yani izlediğimiz çoğu filmde uçaklarda adamlar cam kenarında oturuyor. böyle bir görgü kuralı mıdır saygısızlık mıdır artık neyse baya bariz. bir değil iki değil. örnek veremiyorum çünkü bulamadım. ben bunu farkettikten sonra hipotezimin çürüdüğünü görmedim, yoktur diye demiyorum. örneğini baya gördüm.

misal görselini tutturamadığım bir şekilde up in the air şahidim olsun. friends'de ross ve rachel da şahidim olur. him her on the plane, him her the plane gibi, him'i her'ü yerine koyarak porno ararcasına google'da aradım ama yok.

isterseniz bu var:
bu benim hipotezimi sağlamıyor ilk etapta ama bunu da "biz bunu annelerimizden böyle öğrendik" diye yapmış, neden olmasınlar? belki daha iri olan dış tarafta olcak diye bir kamera kuralı vardır holivud sektöründe. ya da genç ve taze -hakaret olarak- amerikan görgüsünde böyle bir kural vardır. hani erkeğin araba tarafından yürümesi gibi kadının acil kaçışa daha yakın olması gibi bir mantık mevcuttur. ya da kadınlar daha çok işer. ya da hostesler adamlara değmesin diye. ama bence bize ters. her seferinde ayıplıyorum.

ahan da al sana:
sağda üç sırada üç örnek. üçüncü sıradaki türbana kemalist gibi bakıyor ondan emin olamadım ama.

30 yıl sonradan -or the şimdi- gelen edit:
{aç spoiler}
lost'da tekrar uçaka bindiklerinde jin, bernard hebisi cam kenarında. bi tek kate kadın başına cam kenarında o da suçlu takdir edersiniz ki.
{kapa spoiler}