Oct 31, 2009

sen öykünsenmedin ama ben ettim

24 saat mimarlık tayland'da bi çocuk eğitim merkezi yapmış. binayı gördüğüm her mecra "tamamlandı." olarak haber verdiğinden ben de öyle dersem dört gözle bu binayı beklermişim gibi olabilir. cool durur muyum? olabilir. takdir-e şayan iş. ama hakkaten iş.
binayla ilgili demek istediğim orası değil zaten. darth vader'a benziyosun. çocuklar korkmasın?

Oct 9, 2009

ben mi faşistim siz mi malsınız?

lisedeyken "cat giyen solcular" damgası yiyen solculardık. etiketimiz buydu. atatürk'ü çok seven solcuydu o zamanlar. sonrasında üniversiteye girerken "aman" derlerdi ki uzak duralım olaydan bitenden. üniversitesiteye gelince benim ortamda pek fazla ülkücü, sağcı olmadığından belki de zaten etime sütüme karışan olmadı, depreşmedim. olup biten tek şey sol meselelerdi. ki artık galiba o da yok. farkettiğim tek şey bu insanların senelerce okulu bitiremeyenlerden olmasıydı. sol dediğin şey de beni itti o noktada. yani atalar belki doğru dedi. sonra zannımca üniversitede ülkücülerin pek olmaması da lisede ülkücülerin pek başarılılardan olmamasıydı. bi de konuşurken gözüne bile bakmayan, seni mahrem bilen arkadaşlar da vardı. made in FEM.

bunları derken 3 5 tane olduğundan da bahsetmek isterim ki büyük çoğunluk bu bağlamda hiçbirşeydi. politik görüşüyle ortada gezenden pek hazetmem ama akp çıkana kadar insanın giyiminden kuşamından anlardın o ayrı mesele. şimdi ise akp'ye oy vermek bir demokratiklik, bir ekonomik istikrar meselesi. kim daha demokrat kim değil çözemiyorum. sanki boyun kadar hisse senedin var da ekonomik istikrar derdindesin. neyse konum sen değilsin. benim cinsel olarak istediğim cinsiyet budur diye gezeni sevmediğim kadar, benim politik görüşüm budur o yüzden bıyığım da böyle insanları da pek sevmiyorum yaklaşık bir 40 yıldır. ondan önce severdim gençtim. "biz özal çocuğuyuz maalesef" tarzı açıklamalardan da hoşlanmama sebebim benim olmadığımı iddia etmemden midir bilmiyorum. altın günlerinin mark günlerine dönüştüğü günleri gördün diye sevmediğin bir adamın çocuğu olmak zorunda değilim diye düşündüm.

insanların politik görüşlerinin ayyuka çıkması zorundalığına inanmıyorum. ama oy verirken bile bir politik görüş ortaya koymayanların -ortaya derken kendi içinde bir ortalıktan bahsediyorum- normal olmadığını düşünüyorum. "ilerde anne olacaksın, günlerde bunlar konuşulcak, aile dostunuz aile gelecek en az iki çift politika konuşurken sen ney diyeceksin? baba desen zaten her akşam her haberi izlemek zorunda, kelebek'ini okuduğun gazetenin ana ekinin yazılarını okumak zorunda kalacaksın. sen bu yaşta bu halde napıyorsun?" demek isterdim, şimdi burası nasılsa benim şimdi yazıyorum. politik görüşü olmayanlar ve bunu istemeyenler de zaten olana ayrı uyuz olur. keza tercih meselelerinde farklıyı tercih edenlerin birbirinden hoşlanmaması gibi bi durum. kimse "bi politik görüşüm olsun istiyorum ama olmuyor" dememiştir heralde.

velhasıl kelam. hoşlandığı çocuk anarşist diye anarşist olan kızlardan hazmetmemekle beraber aslında hoşlandığı çocuğun anarşizminden de hazetmiyo değilim. görüşü olan insana sempatiyle yaklaşıyorum der ve amerikanvari bot giydim diye bana "ne biçim solcusun?" diyen o insanlara kıl olmuş iken bu her işçi bayramını piç eden ve hiç bi protestoyu layıkıyla gerçekleştirmeyen bu zibidi gençlik beni kendime yabancılaştırıyor. keza diyesim geldi ki gidin sizden görüş istemiyorum. sonra bi de saydım "oooh ayağında nike, sırtında eastpak, altında levi's..." bu nasıl bir zarar verme hırsıdır ki nereye verilmesi gerektiğini bilmez? "her yere yazdığın o
A'yı ilk yazanlar senin gibi zibidi miydi?" insan canına da mı karşısın bu başka bi sorum, "mülkiyete mi karşısın?" bu sonraki sorum, "imf'ye madem karşısın niye amerikan bayrağı gibi geziyosun?!" bu da ben yazana kadar klişeleşmiş sorum.

sizin yüzünüzden imf sempatizanı oldum. rahat bırakın işçiyi, anti emperyalisti. dünya bankası'nın para kasaları olmadığını bilen tek 30 yaş altı insan da benim zaten.

Oct 5, 2009

binali

bi' tane köprü yapmadan inmicen ordan di mi?

Oct 2, 2009

ha mimar, ha tekniker

arkitera'da gördüğüm şu ilan kaç gündür aklımdan çıkmıyor. kaç? 3.

- En az 3 yıllık iş deneyimi olan,
- 2 boyutlu ve 3 boyutlu çizim programlarını profesyonel kullanabilen,
(AutoCAD, Photoshop, 3D Studio Max ve Wray)
- Tasarım konusunda kendine güvenen,
- Gelişime açık,
Mimar veya tekniker aranıyor.

mimarların ofislere tasarım konusunda kendine güvenli olarak alınması ve tekniker olarak çalıştırılmasını cümle içinde bu kadar rahat kullandığı için AE Mimarlık'ı hayatta ayrı bir yere koyuyorum.

Sep 16, 2009

gaybanalar

üniversite hayatıyla başladı bu topluluk içinde/topluluk için çalışma durumu. o zamana kadar karnenin için sağ köşesinde duran 5 pekiyilerimizden birinin sahibiydi. üniversiteye girdiğimden beridir ki anladım ki sol tarafa almak lazımmış onu. hatta beceremeyeni üniversitelerin komün çalışma ortamı gerektiren bölümlerine almasınlar, gerekirse mezun olmasın. bu konuda da faşistim artık. ben ki alemin tembeli beni bile bezdirdiniz allahsızlar.

tembel demişken gaybanalık ile tembellik arasındaki farkı bilmek gerekir. mevzumuza bahis gaybanalar, bir toplu projede görevi diğerlerine yıkanlarla hayatıma girdi. şimdi zorlayınca kime bu yüzden gıcık olduğumu hatırlamamla birlikte sinirim geçmiş o derece uzun zaman oldu. her tembel olan gaybana olmaz. gaybanalar bunlar yüzsüz olur. ama ben bundan burada bahsetmicem dedikçe deşer oldum biri beni durdursun.

"çok çalışkanım, çok başarılıyım" diye kendine titr edinmiş ya da öyle zannettirmiş gaybanaların hiç bi işe yaramadığını görüp bilerken kendime tembel diyerek haksızlık ediyor olduğumu zaten geçtiğimiz çalışma hayatı yıllarımda gördüm. o orda bitti. şu yeni çalışma hayatımda diğer tarafın ne garip bi yer olduğunu, içindekilerin de ilginç olduğunu düşünürken onlara da haksızlık ediyor olduğumu bildim çünkü herkes içinde bir grup insanmış aslında garip olan. evet gaybanalar. platon'un dünyasında değiliz, olur böyleler.

biz tembellerin derdi kendiyle olur. misal yapmaz yapmaz son güne kalır sabahlar. ya da tek başınadır, yapmaz seneye yaparım der. ama tembeller de olsa gaybana değillerse yarı yolda bırakmazlar.

son zamanlarda sıkça yaşadığımız üzre, kendisi atlayan ya da kendisinden yeterinden fazla zaman önce "olur"unu aldığım/aldığı insanların son dakika gollerinin ardı arkası kesilmiyor. benim anlamadığım şudur ki; evet liseyi dedem de bitirir ama üniversiteyi de nasıl bitirip sonraki aşamalara gelinebildiği. sosyal zeka mı yoksa bildiğin zekanın eksikliği midir ki içinde bulunulan ya da içinde bırakılan durumun ehemmiyeti kavranılmıyor olsun. ve insanlar başlarını kuma gömerek mi o gece rahat uyuyorlar, yoksa zaten yarattıkları bu durumlarda uykusuz kalsalar hiç büyümezler miydi?

seni işe aldıkları için önceki işinle konuşup ayrılmanın akabinde "başkasıyla çalışmaya karar verenler" var bu dünyada. ya da "hocam" diye hitap ettiklerin arasında son güne gelip de hala yapmadığı iş için "ben almiyim o zaman" diyip "çayını tazeleyim mi?" diye sorulduğunu zannedenler var. hatta seni ilkokul öğretmeni (kendi ilkokul öğretmeni vadaymin) zannedip "o vardı bu vardı" diyenler var. evde gazetenin verdiği karton maketten bi süre sonra bi geridönüş alamasan annene "benim çiftliğim noldu?" diye sorman mı diye sorasımın geldiği şu noktada, yaptığı bi işin peşinde olmayanların bulundukları -bi yerde bulunmuş olmasını bişey olduğunu varsayalım- yerde nasıl bulunduklarını sorgularken, aynı seviyede -diyelim öyle olsun- bulunan bir diğerinin 3 gün sonra "bizim şey noldu?" diye sorması da idrakı iyice zorlaştırıyor. bi de bunun yanında kendi kendine, sana cevap vermeden yapması gereken işi sonraya erteleyenler olmaz mı, burda onlardan bahsettiğimize göre olur. bunlar zaten genelde "arkadaş" diye bir üçüncü kişiye anlatırken bahsettiklerinden çıkıyor. ki ben aslında bu dersi aldıydım da. aylık yayınlanan bir yayında
"yazarımız kendini ne sandığını bilemediğimizi sandığımız bir sebepten yazısını yazamamıştır" denildiğinin görüldüğü bir yerler var bu dünyada heralde o dersi almamışım ben. adam değilse bir insan adammış gibi davranması daha da garipleştiriyo evrenin nefes alınan yerlerini.

*bu filmlerin hepsini gören ben değilim, alınan olursa gerçek bile varsa
"onu ahmet'e sorun yahu" diycem.