ilk önce demek istediğim şuydu:
mustafa kaya isimli gazetecimiz -bizim o- istiklal caddesi'ni kesen paralel sokakların da trafiğe kapatıldığına dair sanki istiklal caddesi trafiğe ilk defa kapatılıyomuş gibi bi haber yapmış. belediye reklamı işte geçiniz. zaten televizyonda gördüğüm haberde de ahmet mushak'a "indir indir, kaldır kaldır" bi haber yapıyorlardı. konudan sapmamayı düşünürsem haberdeki mevz-u bahis şanzelize'den bahsetmek istiyorum. "oooohoooo champs elysees" bi insan gibi durmak da istemiyorum esasen -vazgeçtim istiyorum- değinmeden edemicüüm. asıl sorun aslında bir gazetecinin ooo şanzelize'yi yaya yolu sanması da değil. gitmemiştir, gitmiştir de kaldırımdan yürümüş sadece vitrin bakmış öbür tarafa bakmamıştır olabilir. asıl merak ettiğim ahmet musak mı acaba gazetecilere "biz burada şanzelize'yi örnek aldık" gibi bi açıklama mı yaptı? asıl sorun yani "zaten" bi belediye başkanının "zaten" yaya yolu olan bi yolu yayalaştırırken araç yolunun yaya yolu kısmını örnek alması da değil. sorun arkitera'nın dondurulduğu şu günlerde haberlerin içinde en son kopi pest yaptığı haberin bu olması. ya da vazgeçtim d) hepsi.
sonra demek istediğim de şuydu anlamadan etmeden dinlediğimiz şarkılarda bir numara sezen aksu (SAV) şu cümlede geçsin istiyorum öncelikle. evet bu ayrı bir paragrafı hakediyor.
bir diğeri olarak da suavi dinlemez miydik küçükken? "burası da asfalt değil halil'im aman bitez yalısı" derken, bitez'i neyseki hatırı sayılır bi kaç sene önce öğrenmişken, en son aspat'a gitmesem sittin sene de bilemezdim benim bildiğim kelimelerin ne kadar yanlış ne kadar kifayetsiz olduğunu. çok gezen bilmiş atam. zaten bazı türk şarkılarının ne dediğini anlamak bir kısım gavur şarkılarından daha zor. ingilizcem iyi demek istemedim aslında ama şık durdu böyle bırakıyorum.aspat plajı'nda meltem cumbul ve kıvanç tatlıtuğ ve yanlarında yaşları asla birbirini ve çiftten birini tutmayan bir grup insan vardı. görünce "ay sevsem bari amaaaan" desem de insan ünlü görünce bakıyormuş be atam onu keşfettim. gördüğümüz günün akabinde bir gün ya da belki bir saat, bir de baktım ki "head and shoulders" reklamı çıkmış kıvanç ile. orda diyor ki ben gündelik hayatımda koşarım zıplarım. hahayt dedim -sosyetik olmak böyle bişeymiş duyduğunu yemiyosun-. kendisini yerle paralel 180 derece görmediğim dk yok. camış gibi yattı aspat boyu halilim. bi kere kalktı yanımızdan geçti onda da meltem cumbul ona "hasta olan sensin" demiş. orda dedim acaba hasta mı. camış gibi yatan bi kıvanç tatlıtuğ'u yattığı yerden tanıyosun da beğenmiyorum sevmiyorum diye ayak mı yapıyosun derseniz ki o da öyle değil. ilk girerken "içerde kıvanç tatlıtuğ'la meltem cumbul var" dediler. "a ye çok pahalıymış ama değer" diycez mi sandılar bilmiyorum. ayrıca ortamdaki yaşı sen de 21, kendim de küçük gösterdiğimden ben diyim 26 olan çocukla kafa tokuşturdu kıvanç tatlıtuğ benim için başlamadan bitti.
şu noktaya kadar çok da bahsedilmesinin caiz olmadığı insanlardan bahsettim o yüzden dün gece enip'in yönlendirmesiyle haberturk'de izledim cüppeli ahmet efendi'yi (sav) de burda görmek istiyorum. adını enip attı ben mi yiyorum bilmem. baya bomba bi amcamızmış. komşunun karısına sulanmak hatta daha da ileri gitmek en büyük günah.
bunların ahmet efendi hariç hepsi fani o da dahil hepsi magazin evet. julian casablancas albüm yapıyomuş. insanın içini 3 5 saniyede hoplattıran bir preview'la karşımda. bir vokalistin grup dağılmadan solo albüm yapması ilginç esasen. hayırlısı.
0 yorum:
Post a Comment