küçükken bana çok şey kro gelirdi. kro burda belki doğru kelime değil ama aklıma ilk geleni, o yüzden tdk'nın daha iyisini bulmuşluğunu keşfettiğim an değiştireceğim. anladın sen. mesela doğumgünlerinde "teyp" çalıp oynamak çok kro gelirdi. bizim evde olmazdı. hatta bi de mezdeke vardı. o hala "kro" geliyo o ayrı. bi ara yabtım ama. bizim evde olmadığı için biz kro olanız diye üzülüyodum sonra karakter yaptım. yani ben bu karakteri sonradan yaptım. zaten bi özetiydim. insanların kuranda geçen isimlerden isimleri oluyomuş diye duydum. benim yok diye ona da taktığım bi dönem oldu. kendime kurandan isim beğeniyodum. kübra mı istemiştim neydi. annem yaşlanınca başını örtmiceğini söyledi ona da bozuldum. aslında burdan değil daha karizmatik olduğum bi dönemden başlicaktım muhabbete. işte kaybettiğim nokta bu. neyse, baştan alıyorum.
küçükken bana doğumgünlerinde mezdeke vs. vs... mesela kına gecelerine ısınmam yeni oldu. baktım insanlar eğleniyo. yani sanki çok fena kro insanların elleri kınalı oluyo gibi geliyodu. yani bu sanki eğlenme, o bekarlığa veda zotturusu gibi değil de saç kestirme gibi bişey zannediyodum onların dünyasında. benim kro olmadığını düşündüğüm insanlar da yapınca bünyem kabul etti. he sen yapar mısın dersen, denerim ama şimdik benim geniş ailem de dahil gerçekten eğlence insanı değil, bizde olmuyo böyle şeyler, anlamıyolar adet, görenek. bundan da utanıyorum biraz çünkü hiçbişey bilmiyo oluyorum. mesela ben bi çeşit halay bilirim onu da matematik dersinden. özgü'nün düğününde mesela o bahsettikleri şeyin ne olduğunu bilseydim straplez elbiseyle katılmazdım misal, zıplayamadım zebil oldum. bunu da geçelim, aslında güzel çünkü. ama güzel olmayan mesela bizim çekirdek ailede hiç piknik kültürü olmuyodu, arada karaktersizliğimizden milletle gidiyoduk. ızgarada kanat nasıldır ben piknikte öğrendim mesela sonradan görme besleme çocuk gibi, özenti özenti annemden istedim de evde olmaya başladı. bi de embesil gibi yanlış ezberlemişim "kuzu kanat" diyodum ben ona. şimdi mesela herkes çok seviyo piknik bana çok "iş" geliyo.
nişan bana çok kro geliyodu. sanki hemen düğün yapamayanlar nişanlı oluyolar gibi. çünkü bizim ailede kız kapatma mı vardır da hemen evlendi herkes bulduğu anda ya da beni nişanlara götürmediklerinden midir nedir nişanlı kavramını da pek yaşayamadım ben. nişan fotorafları gözümün önünde aslında da. heralde nişanlı lafını etmedik. sözü hele insanların kendi aralarında kankardeş olmaları tadında bişey zannediyodum. mahalleli gençliğin ailelerine söyleyemediklerinden arkadaşlarına hava atmak için attıkları bişeyleri gibi geliyodu. ya aslında biliyo musun söz galiba gerçekten kro evet. yani 3. kişi için fena.
asıl demek istediğin sadece şuydu. askerlik bana çok kro geliyodu. çünkü ailede ve çevrede askere giden yoktu. çoluk çocuğuz daha heralde. zaten giden de "en büyük asker bizim asker" olarak gitmediğinden de dramamız olmuyodu, sessiz sakin gittiler, zaten üniversite mezunuyuz alimallah 6 ay görüşmediğimiz de oluyo. en yakın bildiklerim de 1 ay yabtılar. hakan kuzen sen askerliğini de mi moskova'da yabtın çok merak ediyorum şimdi. biri girdi aileye askerliğini yabmıştı. ay kro askere gitmiş dedim heralde içimden. babam krosu da gitmiş yabmış falan da demiş olabilirim bilmiyorum. benim ideal bi dünyam varmış, orda sadece ipsiz sapsızlar, vatan millet sakaryacılar askere gidiyomuş. bülent ersoy'a katıldığım yegane konu üzerinde konuşuyoruz şu an. birden bülent ersoy demem korkutmadı umuyorum.
bi de askere gitmek zaten kro iken askere giden sevgiliyi beklemek iyice kötü bişeydi benim gözümde. avam mıdır, görgüsüzlük müdür, sahipsizlik midir bilemediğim bi tat. insan çocuğunun askere giden biriyle birlikte olmasına izin verir mi. acaba ben tsk ile ülkü ocaklarını mı karıştırıyodum şimdi aklıma geldi.
şimdi bu askere giden sevgili sahibi olmak hala kro heralde ki gizem projemiz olan blog girişiminde beni satıverdi.
şimdi gitti cenker askere bildiğin. gel de kro de. asker alışverişi bile yabtık "flaş şapka"da. şu an kolunda o casio saatlerden olan bi insanı özlüyorum atam. fatih de almış o saatlerden. -yalnız güzel aslında-. en azından bi serhatın bi cenkerin yarın gece "üstünde ne var" bilicem. askerlik öyle garip bi olay ki göndereni de etkisi altına alıyo. bi de şu var ki bir sürü şekil insanın herşeyin en dandiğine/en az şekillisine sahip olmaya çalıştığı bi ortam. cep telefonu olmayan biriyle birliktesin, hem de o cep telefonu istiyo ama olmuyo. sen kapa ben ararım diyosun.
hayat ne tuhaf vapurlar falan.
5 yorum:
özetlen mezdekeyi seviyorsun artık, değil mi?
mezdekesiz doğumgünü olmaz ki..
evde bekliyorum mezdeke 1-2-3-4....
işte uzun yazınca anlaşılmıyorum.
sevmiorum ama sevmem gerek gibi hissediyodum artık rahatım.
yukaridan baslayip bloglarinda asagi dogru ilerlerken artik bu noktada oha diyip comment'e tıklamam icab etti.
Düşüncelerine %100 katılmamdan değil. (bilakis "hadi ordan lan" dediğim izmir izlenimlerin vs. de var). Ama anlatım tarzın, örneklemelerin, bi de bu "comment"i bıraktığım yazıdaki genel düşüncelerin çok şaşırtıcı. 10-15 yazıda kullandığın örneklemeler (örn. lword), kro/düğün/piknik gözlemlerin (ki yakında tekrar başlayacağım blogumun potansiyel başlıklarından biridir), ne bileyim Birebir sebepsizce aynı hisleri yaşadığım MehmetAliErbil mevzusu ve yok artık dediğim, "hayat ne garip vapurlar -felan-" çıkışın beni benden almıştır pinarcim.
Yok artık, 98 yılında da Gameshow okuyor olamazsın ya??
3-5 yazıyla görüş sahibi olunmaz ama çok benzer bir olgunlaşma süreci geçirdiğimizden şüphe ediyorum :).
Sevgiler saygilar canim
sedat kehkeh.
gameshow deil. ne de olsa ben bir dişiyim. sözlük okuorumdur ordandır.
o zaman ben de senin olgunlaşma sürecini okumak istiorum, başla o bloga çabuk. sen de beni şaşırt. benim de hislerim bi başka tercüman görsün "aynı aynı" diyim, hadi lan ordan" da diyim.
bi " eksik kaldı.
Post a Comment