Dec 19, 2008

heyt

birileri ozurdiliyoruz.com diye site yapmış, ne olduğunu bilmedikleri bişey için özür diliyo. birileri affetmiyoruz.com diye bi site yapmış, karşı tarafı da saptırıp damarlarındaki asil kandan aldığı güçle sinir yapıyo.

ben anlatamıyorum atam kalk da bişeyler yap.

Dec 16, 2008

"bir"i gitti

bugün ofiste ben ve yakın çevremden bahsederken "benim mıntıkam" dedim. tuğçe de "kelimeler de değişmeye başlamış" diyene kadar aslında mıntıka benliğimde öyle yer etmediydi. artık eder.

cenker'in askerliği ilk günlük kendi deyimiyle "izci kampı" tadında. annesini özleyen çocuklar gibi telefonda geçiriyo kampın ilk günlerini. ama sosyalleşmesinden hiç korkulmayan bi insan olduktan kelli sorun yok. askerlik de zaten ankesörlü telefon başında duran erkek insanına varis yaptıracak bi oluşum değil.

kendini 6 aylık fitness'a giden bu gencimize "yemekler nasıl?" diye sordum. sadece "zayıflatır" dedi. kuşhan'ın zayıflama merkezine gitti de beni mi yiyor. yer. yesin. yerler.

kampa geç katılan evlatlarımız olduğundan dün hiçbişey yapılmadı. o komutana burdan sorarım "bir günümüzü neden çaldın allahsız?!" 50 tane erkek içinde "madame bovary" ya da "ninni" de okunmayabilir aslında ama ne yapalım etliye sütlüye dokunmayan o vardı elimizde.

özünde iyi ama canı sıkılmış çok ve "bi gün bi ay gibi geçti" diyor kendisi. alıştı tabi 1 günün
3 çarpı 10 üzeri 8 birim hızında ve 3 çarpı 10 üzeri 8 diğer bir birim yoğunluğunda geçmesine. o kadar ki bana geçen günümü zaten sorduktan ve cevabını aldıktan sonra "ee senin günlerin nasıl geçiyor?" diye soruverdi. güldük. biraz daha anlattıktan sonra. "ee spora başladın mı?" diye sorunca anladık ki uyku vakti gelmiş.

karşıki dağa not: bugün önümden tam da wheat taşımaktan dönen bi işçi geçti. going to
granary from warehouse . dedi ki "sensiz there is not enough entertainment in this city!"

Dec 14, 2008

uygun kelime bulamadım diye yazmicam mı?

küçükken bana çok şey kro gelirdi. kro burda belki doğru kelime değil ama aklıma ilk geleni, o yüzden tdk'nın daha iyisini bulmuşluğunu keşfettiğim an değiştireceğim. anladın sen. mesela doğumgünlerinde "teyp" çalıp oynamak çok kro gelirdi. bizim evde olmazdı. hatta bi de mezdeke vardı. o hala "kro" geliyo o ayrı. bi ara yabtım ama. bizim evde olmadığı için biz kro olanız diye üzülüyodum sonra karakter yaptım. yani ben bu karakteri sonradan yaptım. zaten bi özetiydim. insanların kuranda geçen isimlerden isimleri oluyomuş diye duydum. benim yok diye ona da taktığım bi dönem oldu. kendime kurandan isim beğeniyodum. kübra mı istemiştim neydi. annem yaşlanınca başını örtmiceğini söyledi ona da bozuldum. aslında burdan değil daha karizmatik olduğum bi dönemden başlicaktım muhabbete. işte kaybettiğim nokta bu. neyse, baştan alıyorum.

küçükken bana doğumgünlerinde mezdeke vs. vs... mesela kına gecelerine ısınmam yeni oldu. baktım insanlar eğleniyo. yani sanki çok fena kro insanların elleri kınalı oluyo gibi geliyodu. yani bu sanki eğlenme, o bekarlığa veda zotturusu gibi değil de saç kestirme gibi bişey zannediyodum onların dünyasında. benim kro olmadığını düşündüğüm insanlar da yapınca bünyem kabul etti. he sen yapar mısın dersen, denerim ama şimdik benim geniş ailem de dahil gerçekten eğlence insanı değil, bizde olmuyo böyle şeyler, anlamıyolar adet, görenek. bundan da utanıyorum biraz çünkü hiçbişey bilmiyo oluyorum. mesela ben bi çeşit halay bilirim onu da matematik dersinden. özgü'nün düğününde mesela o bahsettikleri şeyin ne olduğunu bilseydim straplez elbiseyle katılmazdım misal, zıplayamadım zebil oldum. bunu da geçelim, aslında güzel çünkü. ama güzel olmayan mesela bizim çekirdek ailede hiç piknik kültürü olmuyodu, arada karaktersizliğimizden milletle gidiyoduk. ızgarada kanat nasıldır ben piknikte öğrendim mesela sonradan görme besleme çocuk gibi, özenti özenti annemden istedim de evde olmaya başladı. bi de embesil gibi yanlış ezberlemişim "kuzu kanat" diyodum ben ona. şimdi mesela herkes çok seviyo piknik bana çok "iş" geliyo.

nişan bana çok kro geliyodu. sanki hemen düğün yapamayanlar nişanlı oluyolar gibi. çünkü bizim ailede kız kapatma mı vardır da hemen evlendi herkes bulduğu anda ya da beni nişanlara götürmediklerinden midir nedir nişanlı kavramını da pek yaşayamadım ben. nişan fotorafları gözümün önünde aslında da. heralde nişanlı lafını etmedik. sözü hele insanların kendi aralarında kankardeş olmaları tadında bişey zannediyodum. mahalleli gençliğin ailelerine söyleyemediklerinden arkadaşlarına hava atmak için attıkları bişeyleri gibi geliyodu. ya aslında biliyo musun söz galiba gerçekten kro evet. yani 3. kişi için fena.

asıl demek istediğin sadece şuydu. askerlik bana çok kro geliyodu. çünkü ailede ve çevrede askere giden yoktu. çoluk çocuğuz daha heralde. zaten giden de
"en büyük asker bizim asker" olarak gitmediğinden de dramamız olmuyodu, sessiz sakin gittiler, zaten üniversite mezunuyuz alimallah 6 ay görüşmediğimiz de oluyo. en yakın bildiklerim de 1 ay yabtılar. hakan kuzen sen askerliğini de mi moskova'da yabtın çok merak ediyorum şimdi. biri girdi aileye askerliğini yabmıştı. ay kro askere gitmiş dedim heralde içimden. babam krosu da gitmiş yabmış falan da demiş olabilirim bilmiyorum. benim ideal bi dünyam varmış, orda sadece ipsiz sapsızlar, vatan millet sakaryacılar askere gidiyomuş. bülent ersoy'a katıldığım yegane konu üzerinde konuşuyoruz şu an. birden bülent ersoy demem korkutmadı umuyorum.

bi de askere gitmek zaten kro iken askere giden sevgiliyi beklemek iyice kötü bişeydi benim gözümde. avam mıdır, görgüsüzlük müdür, sahipsizlik midir bilemediğim bi tat. insan çocuğunun askere giden biriyle birlikte olmasına izin verir mi. acaba ben tsk ile ülkü ocaklarını mı karıştırıyodum şimdi aklıma geldi.

şimdi bu askere giden sevgili sahibi olmak hala kro heralde ki gizem projemiz olan blog girişiminde beni satıverdi.

şimdi gitti cenker askere bildiğin. gel de kro de. asker alışverişi bile yabtık
"flaş şapka"da. şu an kolunda o casio saatlerden olan bi insanı özlüyorum atam. fatih de almış o saatlerden. -yalnız güzel aslında-. en azından bi serhatın bi cenkerin yarın gece "üstünde ne var" bilicem. askerlik öyle garip bi olay ki göndereni de etkisi altına alıyo. bi de şu var ki bir sürü şekil insanın herşeyin en dandiğine/en az şekillisine sahip olmaya çalıştığı bi ortam. cep telefonu olmayan biriyle birliktesin, hem de o cep telefonu istiyo ama olmuyo. sen kapa ben ararım diyosun.

hayat ne tuhaf vapurlar falan.

benim yarim karsiki dagda jandarma

cendermenin alayları koğuştur, koğuştur
benim yarim cendermede çavuştur, çavuştur
kadir mevlam beni yare kavuştur, kavuştur

kız ben sana demedim mi
karşıki dağlar cenderme, cenderme
yarin ufak sen askere gönderme, gönderme
siyah zülfün ince bele indirme, indirme

cendermenin elindeki süngüsü
benim yarim cendermede hangisi
ben yarime dayanamam doğrusu

kız ben sana demedim mi
karşıki dağlar cenderme, cenderme
yarin ufak sen askere gönderme, gönderme
siyah zülfün ince bele indirme, indirme

Dec 7, 2008

anam

"çok güzel hareketler bunlar" izliyoduk. bi skeç vardı dakikada 30 kere aşkım diyolardı birbirlerine.

pınar the kız - bu aşkım da ne kötü ya böyle diince.
leyla the anne - ay evet hiç sevmiyorum. aşkım, sevgilim, haya..
pınar the kız - tamam abartma sen de.
leyla the anne - canım güzel ama mesela.

"canım" bi ofiste çalışsaydınız size de trajik gelebilirdi.

eltın can

won’t break me down
won’t brick me up
won’t fence me in

önümüzdeki krizde şehrinizden adayım

daha lise mezunu olduğumdan bu kriz yetişemedim ama önümüzdeki 'kriz geliyür' cümlelerinin kurulmaya başladığı anda -ki amerika'da bir iki kule ya da bir iki banka çökmesi akabini uygundur- bütün paramı yatırıma yönelteceğim, paramı dolara basacağım, kredi kartıylan taksitle dolar bile alacağım - o zamana kadar mevzuatta böyle bir ilerleme bekliyorum-. sözde krizin sözde en patlak verdiği o anda hayalimdeki o evi ya da hayalimdeki eve dönüştürebileceğim en az bir barakayı alıp 'ama annem kriz var' diyip %30 mimar indirimim üstüne %20 bileşik olmayan indirim daha uygulatıp yarısına alıp o evi döşeyeceğim.

bu sırada eğer bir iş yerim var ise çalışanlardan msn'e girenleri kriz sebebiylen işten çıkarıp, sevgilisi olmayanları, sevgilisi askerde ya da uzakta olanları, seyahat engeli bulunmayanları ve bunların sairelerini iki kat çalıştırıp maaşlarına da zam yapmayacağım. iş yerim yok ise yukarda geçerli formula ilen bir tane de iş yeri yapıp krizi bahane edip sigortasız çalıştıracağım, 'istiyürsen git' diyeceğim.

tekrar bu sırada benim gibi doları olup da köşeyi dönenler yesin içsin diye bir kaç kafe, bir kaç butik açıp farklı alanlardaki amorf/zaha hadid köşeli tasarımlarım üzerinden zenginin malını alıp kendim zenginine transfer edeceğim.

işte budur benim reçetem.

hikayemizin gerçek hayatta yakın çevremizde olanlarla hiç bir alakası yoktur zaten bu iş yerinde kriz de daha yoktur.

Dec 1, 2008

çocukluk aşkım