Feb 9, 2011

i love to hate you falan

romanlarda ki daha çok amerikan romanlarında; ki genelde bir bilim-kurgu, bir para-normal, bir dan brown, bir polisiye kafasında daha çok, hikayenin bir çaylağı olur. rahmetli michael crichton çok ekmeğini yedi bunun. böyle misal bi bilim ya da meslek adamı vardır. pek bilir. yanında da konudan hiç anlamayan bir genç vardır. ona anlatırken aslında sana anlatır. böyle istersen "anneye anlatır gibi" de, istersen "bilmem ne for dummies" de ama böyle bir gerçeklik var.

tabi bu kitapların ya da bu ayarda senaryoların da akibeti bu oluyor haliyle.

bazı insanların bu dünyaya geliş amacı bu gibi geliyor. özellikle ben deyim sanal ortamlarda, sen de sosyal medyada böyle bir insan çeşidi var. onlar sayesinde insanlar en ince ayrıntısına kadar anlatabiliyor. hani anlatmasa ucundan girecek konu tam 90'dan gol olabiliyor misal. "biri sorsa da daha fazla anlatabilsem." demene gerek bıraktırmayan adamlar bunlar. bunlar hikayenin çaylağı, bazen cahili. iyi ki varlar ki dünyayı ve bazı insanları daha iyi anlıyoruz, bazen de anlatabiliyoruz ve içimizde kalmıyor. hatta kendin de daha iyi anlıyorsun bazen.

işte böyle bir şey:


belli ki sevdiceğine yapmış maravilla ama kısmet.

0 yorum: