Sep 7, 2010

salaksınız evet.

bu yazı hiç de anayasa paketi bilenlere değildir. biliyosanız çıkın, ben burda adam dövücem.

ece temelkuran gibi girmek istiyorum: ben bu topa girmezdim ama neyse. ben politikadan anlamam da takip de etmem, yapmak da istemezdim ama evet, hayır farkmaz, elalemin evetini hayırını, boykotunu alana laf sokmak istiyorum atam. tek amacım o. "evet"ini bilene hürmetler..


anayasa değişiyomuş referandum oluyomuş muhtemelen çoğunuzdan da geç öğrendim. "referandum var bu hafta son gün listeler için son gün, akp'nin oyunu höey löy" diye bir serzenişte yine sosyal medya gazıyla bi baktım, neye oy vereceğimden de korktum, "maddeleri bilmiyorum atam" diye daraldım. "neyse yaee babama sorarım" dedim. soramadım mantar olcam sandım meğersem madde zaten yokmuş.

"ben maddeleri bilmiyorum, o yüzden neye oy vermeliyim bilmiyorum" diyeni anlamasam da saygım sonsuz, bence zaten hiçbirimiz bilmiyoruz. bu oylamayı bu şekilde kabul etmediği için oy kullanmayanı anlıyorum, ama zaten onun bi karşılığı da şıklarda var da neyse. ama bilmediği halde "biliyorum ve böyle tercih ediyorum." ayağı yapana o ayak girsin afedersin.

ben bu anayasayı insanların evetini anlamaya çalışırken çözdüm. ironi ve maiotik, yunan atalar görse bizimle gurur duyar. orası doğru ki ben "akp" ve "güven" bir aradaysa ona zaten "hayır" diyerek doğdum (o kadar gencim =)). benim gibi bakan biri bile ilk bakışta aslında bu iyi olabilir diye düşünebiliyor bu maddeler için. "hepsi kötü" zaten chp'nin yalanı.

şimdi ise
hande'ye dakikada bir soru soruyorum. sonra başını unutuyorum. sonra aynını tekrar soruyorum.

ama şu bariz: anayasa mahkemesini cumhurbaşkanı atayacak olduğu maddede kabak gibi yazıyor. bunun üzerine, "bundan kelli her mimari projeyi pınar onaylayacak dese ne yazar?" şimdiki cumhurbaşkanına bakıyorum zaten görev süresi bitene kadar bizi düzer, burada "zaten görev süresi dolmak üzere" diyen malı da gördüm ona gelsin. "halk seçiyor zaten." diyeni de var.

her yerin "evet"le donatıldığı, kurana el basılarak erzak dağıtıldığı; yarısı okumamış-cahil seçtiği cumhurbaşkanının da halkın iradesi olacağına inananı da suçlamak istemem ben tabi? hükümet halka bişey sordu mu o zaten %100'den başlayıp, muhalefetin ve insanların ne kadar anti olduğuna bağlı olarak aşağıya iniyor. ama kime oy versin, nereye savrulsun bilemeyen insanlar (burada okumuş cahiller de dahil) var. bir de bi yere bi noktadan bağlı olan var daha önce serzendim. hükümetle ilişiği, beklentisi olan herkes maddi, manevi bu başbakana destek vermek zorunda çünkü 13 eylül sabahı yine başbakan o. bu ne isteyeceğini haklı ve haksız olarak bilemeyen topluluğun gerçekten doğru bilgiyle ve yönlendirilme olmadan sandığa gittiğine inanıyorsanız, yaşasın cimbom bu sene de nanay. ne desem bilemedim.

doğru düzgün bir seçim sistemi olmadan hiç bir şeyi "seçilmişler" üzerinden meşrulaştıramadığınızın farkında mısınız?

herkesin herkesi bişeyleri bilmemekle suçladığı günlerde ben de bu furyaya katılıyorum. siz de bana diyebilirsiniz, çünkü çoğunluğunu ben de bilmiyorum. bu genel hayırcı davranışı evet. bu paketi ve anayasa maddelerini anlamak bizim için çok zor. bununla kafayı bozmuş olsanız bile. biliyomuş ve madde okuduğunda anladığını iddia edip birine madde kopyalayanı gördün mü kaçıcaksın. her çeşit insanla tartıştım hatta bi tanesi "hayır" diyordu?! ben de bilmiyorum neden. ama biri sana madde kopyalıyosa engelle. en aymazı o.

adalet bakanının hakları, darbecilerin yargılanması için gereken iç tüzük değişikliliği, geçici maddeler, cumhurbaşkanının görev süresi vs biri anlatmasa çözmek çok zor, zaten hebsini sana kim anlatıyo da oy vermeni istiyor? çünkü sunulan başlıklardan, maddelerden pek bişe anlamıyosun.

"hsyk üyelerini cumhurbaşkanı seçiyor, cumhurbaşkanını seçiyor, adalet bakanı kurul başkanı, zaten şimdi de kurul başkanı, ee?" diyen salak "yeni anayasa eskisinden daha bağımlı mı olur?" bunu düşün. "yargı şimdi de bağımsız değil" diyen gerizekalı, "yargının üzerindeki hükümet yetkisini artırınca hidayete mi eriyoruz?"

zaten olay siyasi seçim, taraf olmazsan bertaraf olursun bir ortamda herkes haliyle taraflı taraflı anlatıyor, açıklayan hukukçular da yargının içinden olduğu için taraflı olarak kabul edilenler. ve hukukçular hariç kimse bütüne dair bir bok bilmiyor. bilmeyen hukukçular da vardır da anlayabilecek tek insan grubu onlar. onun dışında her yazıya "çok uzun" diyen insanlara neyi okuttunuz, neyi açıkladınız da karşılığında önemli bi karar verdiriyoruz. burdan "dağda gezen çobanla benim oyum bir mi?" çıkarımını yapan güzel bi kızsa konuşayım, ötesinde çirkinlerle konuşmuyorum.

bu yüzden de önce herkes bi sustu, sadece anti-akpliler ve akpliler tarafını bildirdi. ben zaten ilk gruptayım. diğerleri, arkadaş grubunda saygın bi politik görüşü olanı bekledi, grupta bi genç sivil olan varsa "bakalım ne diyecek biz de onu deriz" gibi; "demokrasi miydi lan yeni moda, o hangisinde var şimdi? evet o zaman" gibi moda akımlarını; bi kısmı takım gibi tuttuğu yazarı; birileri de heralde ve malesef sezen aksu, toraman, lale mansur gibi ünlüleri bekledi. onlar açıklandıkça insanlar da açıldı. onlar da kendilerini sağlama aldılar bekliyolar. gerçi ben toraman'ın hükümet yalakalığından değil bilmediğinden "evet" deyiverdiğini düşünüyorum.

bir fikrin olur onu destekleyen birilerini görür ve insanlarla paylaşırsın "bak adam açıklamış, benden iyi" diye onu bilmem ki ben kendimi ece temelkuran'la destekliyorum, bi yandan da temellendiriyorum evet. ve geçende benim düşündüklerimi dile getiren adamın kim olduğunu hatırlamıyorum misal. bu yüzden "taraf" kafasındasındır "taraf" seni temsil ediyodur o ayrı. ona olmayan saygım sonsuz. ?. neyse.

bu anti-akp ve akp gibi rengini bilmeyenler, diğerleri bir "
taraf"tan "ulusalcı olmamalıyım sanırım herkes ona küfrediyo." diyerek ne desin bilemediği için ulusalcı bildikleri "hayır" dediği için "evet"e yakınsadı. çünkü "82 anayasası değişiyormuş haaanıım" gibi bir bilgi var ortada.

bir taraftan ufuk uras ve baskın oran'a oy veren 2. bölge cihangir ve 1. bölge kadıköy entelleri var. ki bunu laf sokmak için söylemiyorum. keza 3. bölgede olduğum için üzülmüştüm. kısa sürede geçti hissiyatım o ayrı. baskın oran ya saf, ya anlamayan benden daha yanlış okuyo maddeleri. ona başka yafta uygun görmek istemiyorum yine de. ufuk uras da zaten heralde kankalarla beraber, ben de bıraktım artık kankalar da bilemedi ben de nerede bilmem.

"ahmet insel evet demiş, ben o adamı severim, evet diyeyim", "yıldırım türker boykot dedi" ya da "yılmaz özdil hayır diyor." gibi "bütün sene paylaştım ayıp olmasın."cı koltuk altı radikalciler, internet kahramanları gözümde hiçsiniz. burada ne radikale, ne paylaşanlara ne de o adamları okuyanlara ne de kendim sözüm, ben de sizdenim. bi başkası buyursun bize laf etsin o ayrı. yine de "illa ben alıncam lan" diyen varsa buyursun.

evetten dönen boykotçular istemem ama yan cebime, "hem ağlarım hem giderim" zaten onda hata yok. barajı öğretemediğimiz bu insanlara muhtemelen boykotun da nedemek olduğunu anlatamayacağız. hayırcılar için boykot evet demek, evetçiler için de hayır demek. o yüzden iki taraf da dengenin hassas olduğu bilgisiyle kendine çekmeye çalışıyo. başta "boykot evet" demekti, evetçiler "boykot hayır demek" diyorsa bi umut var.

burada olay evet ya da hayır demekten öte neye evet neye hayır dediğini bilmek. dememeye karar veriyorsan da kendi kararın olsun.

geçmişinden bi politik fikir, aileden, çevresinden öğrendikleriyle gelende sorun yok; "evet"ini de "hayır"ını da biliyor zaten. kapasitesine göre de bunu destekleyebilen donanıma sahip, ya da sadece yardırıyor. girdiği kabın içinde hangi politik görüşü savunmak gerek bilemeyenler var. en fenası da bu görüşünün nerden geldiğini bilmediğin adamın görüşünü savunanlar. "adamın demokrasisi belki 7 düvel molla geçmişinden geliyor ne biliyorsun da peşine takılıyorsun?"la tam tersi, "adamın atatürk diye tutturması atatürk'ün 99 halinden belki senin en istemediğin haline evrilmişinden neyi savunuyorsun?" baskın oran'a oy verdiğini sandığın antin kuntin görüntülü adamın evinde akpli mi chpli mi olduğunu ne biliyosun da şu yaşına geldin politik görüşünü ondan araklıyosun? olmasın bırak. belki adam yandaşlıktan para yiyor. belki o anayasa mahkemesinin atatürkçülerden arınmasını istiyor, sen sadece özgürleşiyor yalanına inanırken. belki adam sadece askeri diktadan kaçınıyor, sivil diktaya bayılıyor; sen sadece diktadan uzaklaşmak isterken.

bana garip gelen; köprüye karşı çıkmayı, rte'yle ilgili fotomontajlara kopmayı, badem bıyıklı geri kafalı yöneticilere saydırmayı, kentsel dönüşümlerle ilgili söylemlere bayılmanız. ondan öte akp'ye oy verdiğini söyleyip, "nasıl acıktım bilemezsin.", "doğru diyosun ama farz bu" diyen şeriat gelse "buyursun gelsin" diyen insanlar da var etrafta, onun görüşü net. ne kadar alt tabaka bile olsa onun yönü belli.

paketi bilenlerle bilmeyenler, evetinin de hayırını da ne olduğunu bilmeyenler, benim gayrihukukçu karakter ve politik cahilliğimle bile anladığım kadarıyla:

bu anayasa taslağının darbe anayasasını değiştirmek olduğunu söylemek bilmemektir, bilmiyorsanız böyle bir cümle kurmayın, araştırın babanıza sorun "kenan evren şimdi yargılanacağ mı baba?" diye; he böyle olmadığını biliyorsanız da bunu böyle gösterme şerefsizliğinden uzaklaşın. yoksa bu sıfatı kabul edin. buna hayır diyenleri de darbeci, militarist, ulusalcı* olarak görmeyin.

* bi de her akp karşıtına ulusalcı demeyi de bırakın.

darbenin getirdiği en bokumtrak şeyin yök olduğunu öğrendik. yök'ü kaldırmayan bir anayasanın demokratlığından söz etmek mümkün müdür? yök hükümetin tarafına geçti diye bunu kaldırmayan bir hükümetin yaptığı anayasanın demokrasi anlayışı hiç mi ipucu vermiyor?

bu anayasada seyahat hakkına dair sana bana değişen yok, şayet vergi borcun yoksa. bu "herkese benden yeşil pasaport" gibi sunulan sadece ona buna borç takan zenginler, "bizim tarafımızda olun, sizi yurtdışında okutacağım." söylemi sadece.

işçiye verilen hak yok. ben bile keşfettim ki iki sendikaya üye olmak işçinin gücünü artırmıyor, sendikanın gücünü azaltıyor. ve bunun yorumunu da şöyle öğrendim ki işçi yerine sendika dava edemiyor. her işçinin de takır takır hakkını aradığı bi ülkede çogüzel oldu bu yasa. hal böyleyken işçi, fakir zart zurt diye söylenen adamların "işçiye de bi ilerleme olmadı evet" demesi ya onun riyakarlığı, ya da onun cahilliğidir sizin ya da benim değil.

bir zamanlar küfür edilen avrupa'nın standartlarında bir anayasa ile yönetilmenin baraj olduğu sürece "at .... kelebek" olduğunun farkında olanlar hayır diyor.

bu anayasaya hayır diyenler sadece akp'ye hayır dediğinden hayır demiyor. böyle saçma salak bi gücün herhangi bir partiye, bir politik gruba verilmesinin abesliğine hayır diyor. çünkü böyle bir gücü değil 2011'de akp'nin, gelse 2012'de chp'nin de gerivermeyeceğine inanıyor ama bu sistemde kimsenin bi yere gidemeyeceğine inanıyor. sizin aksinize bir kısmı yargının bağımsız olamayışının tam bağımlı olmasından daha kötü olduğunu düşünmemek zorunda bırakılıyor.

hayır diyenler, 12 eylül'e duacı bi adamın 12 eylül'le hesaplaşmasının ikiyüzlülüğüne inanıyor.

hayır diyenler, bi anayasayı bi partinin, hükümetin değil bir meclisin yapması gerektiğini biliyor. bu meclis eğer "yeter" bi anayasa çıkarabilecek güçteyse halkın karşısına bununla gelsin, yok değilse gelmesin diyor.
"yetmez ama evet"çilerin neyin yeter, neyin yetmez olduğunu bildiğini varsayarak, akp'nin 2011'de onlara demokratik bir anayasa değiştireceğine dair duydukları bu derin güvenden ötürü kendilerini suçlamak istemiyorum (?) ama bi anayasada ya da her hangi bi yasada "tam değil ama yine de olur" nası bi görüştür? bunu anlamak kolay değil.

bir yanım da diyor evet gelsin, 2011'de neyle yetiniyolar görsünler. bu sırada istanbul hanımefendisilerin köydeki topraklarına, kültürlerinin üzerine barajlar yapılsın, davalar açılmasın; 12'de gece kulüplerindeki müziğin sesi kısılsın; kentlerinin her noktası kentsel dönüşsün; devlet dairelerine işleri düşsün, kadrolaşmadan daralsınlar, her türlü yasak kuyruklarından ayrılmasın, hep yanlı haber okusunlar, ailelerindeki insanlar o kafadan olmadıkları için koltuktan kaldırılıp bir çember sakallının selefi olsun, girdiği bütün sınavlarda birilerine sorular verilsin ve peşine düşen olmasın, her kulvarda hükümet kafası adamlarla tanıtılsın ve bi sürüsü. amin

az kaldı ben de kendimden kurtulucam. sora ellerimizde kadehler konuşuruz antinkuntin "bu ülke niye böyle" konuşmalarına. sanatın, sepetin, okumanın, mimarinin, tasarımın bi ülkede ilerlemek için tek gereken olduğuna dair hayatlarımızla.

şurası akay ve gıyabında bütün diyenlere gelsin: sizden farklı olarak, neyin ne olduğunu anlamak için sadece sanat ve sepetle ilgilenmenin, eğitilmiş gibi davranıp, dünyanın ve yaşadığın ülkenin gerçeklerini, vermesi gereken kararların olduğu gerçeğini yadsımayanlar ve bunun için çabalayanlar oluyoruz. politik itici güçler değil.

burası benim çöplüğüm bizim taraf eklemek istediği küfür, hakaret varsa buyursun, gerisi referandum tartışması burada yok. keza akp kafasında olmayanın "evet"inin de "yetmez ama evet"inin de samimiyetine inanmıyorum.

hayırlı linkler:


nuray mert: iki kere hayır

bu da bana hayırlı okumam gerek: yetmez ama evet

12 yorum:

enola is gay said...

burcucum çok uzun yazmışsın.

myloo said...

bu meseledeki taraflar ve kişilerle beraber koca tabloyu daha iyi ifade eden ve dağıtmadan konuyu anlatabilen bir yazı daha okumamıştım. benim gibi düşünen birini bulmak da süper bir his.

bu arada bir düzeltme: chp tüm maddeler kötü demiyor. öteden beridir "3 maddeyi cikarin hepsi kabul" dediler. sanirim simdilerde de 2 maddeye takıklar. o da tabiki hsyk ve anayasa mahkemesi maddeleri. (bkz: muhammer ince videoları)

Kişileri ve kimlik modellerini eleştiriyorsun ya hani, chp'nin ne yaptığını arastirmadan "chp zaten pis, kaka" diye direkt görmezden gelen bir takim insanlar da bir moda akımın takipcisi benim gözümde. bir çeşit üzerlerinden atip kurtulma kafasi. bunun da yavanligi demokrasiyi tam benimseyememekten kanimca. neyse cok uzattim.

güzel yazi...

iserdogan said...

Önceki genel seçimde istikrar için bize oy verin yoksa koalisyon gelir baaak, yerel seçimlerde bize vermezseniz size hizmet gelmez baaak, Referandumda evet derseniz anayasa daha demokratik oluyor ama buna bitaraf olursanız bertaraf olursunuz baaaakk. Kısaca her fırsatta tehdit ederek oy istemek, demokrasi getirmeye çalıştığını iddia etmek,sonuca giden her yol mübahtır anlayışı bdt nin güneydoğuda referandumu boykot ettirmesinden çok daha ikiyüzlü bence.

Referandum sonrasında hemen suni gündem ile tartışılmaya başlatılan başkanlık sistemi sivil diktatörlüğün son halkası.. Bunu başarabilmek için referandumda evet oyu verenlere biz anayasayı sil baştan yapacağız bunun için bize oy verin yaftası başladı bile hemen.

manşetten %58 oy ile halk yönetime el koydu diyenlerde gayet iyi biliyor ki durum halkın yönetime gelmesi değil gidişat adım adım rte saltanatı ve bu manşeti atanlar gece yatarken sabah yüzünü yıkarken sultanları ona buna van münit derken padişahım sen çok yaşa diye içten içe sayıklıyorlar ve bu manşeti atmaları yakındır.

Evet malesef "Salaksınız evet"...

enola is gay said...

teşekkür ederim vaktinizi ayırmışınız. buhranda olduğum için ben ayıramadım cevap için =p

chpli bazı milletvekilleri var hiç biri işe yaramıyo çünkü gerekli düzenlemeler yok içi boş gibi bi tavırları var. erkan tan'da izlemiştim bi kadın milletvekilini misal ama adını hatırlamıyorum.

bu halk gerçekten salak ben fakirini kuran'a el basanı anlıyorum da gerçekten tuzu kuruları anlamıyorum. yandaşlar da bi derece ama insanın eli nası gider ah bi anlasam.

Anonymous said...

yazdığın şeyin tek katılmadığım yanı,
sadece bir söylenme şeklinde ''oh iyi oluyor size müstehak''şeklinde yazmandır..hayır'ı evet'i ve boykotu her açıdan eleştirmek tartmak iyidir,hatta ve hatta sonlara doğru elitistlerin memleket konuşmalarına da laf çakmışsın doğrusun,haklısın, ve bu yüzden de kapıyı çarpıp çıkmışsın.bu söylenceleri senin kadar kılıflı dil barındırmadan sokaktaki binlerce insan yapıyor,ve sen bu insanlarla çarpışmıyorsun bile.işte katılmadığım yer burasıdır.

enola is gay said...

aslında oh iyi oluyor tadında yazmak istemedim öyle sana öyle gibi geldiyse de. bu yazı hayır propagandası yapabilecek birinin herkesin referandumda sunulanları iyi bildiğinde hayır diyeceğini düşünen bi insanın naifliğiyle yazıldı.

ben söylediğimde hayırcı olduğum için diyorum sanılacak o yüzden araştırın araştırmadan biliyor gibi davranmayın dedim. ben bu yazıyı yazarken iyi oluyor gibi bi hal yoktu zaten. ve hayır çıkacağına dair bir umudum vardı. ama evet diyenleri, boykot edenleri, ben bunları yazıyorum diye benden bıkanları da biliyorum.. bu yazılar üzerine konuşulurken bile ne gereğ var ki bu kadar politik olmaya, sana bişe olmuo ki diyen 15 senelik arkadaşlarım oldu. ve bana ya da benim gibi bi hayat isteyenlerin başına ne geldiğini gördük tophane'de.

çarpışmadığım ve söylencelerini kaçırdığım kimler? o kısmı anlamadım. onu açar mısın dicektim yine uzattım lafı.

olayerinceleme said...

dediklerini söylenme tarzında yazmış olmanla birlikte eveti hayırı boykotu eleştirip hatta ve katta elitistlere de memleketi kurtarma masaları şeklinde bir eleştiri yapmışsın diline sağlık.katılmadığım yerse şurası,bir birine benzer gündemle ilgilenmeyen sokaktaki bir çok kişi (özellikle de üniversite mezunu,üniversiteli-çalışanlar) bu söylemi laf arası ''oh bu tayyibi iktidar yapanlara müstehak-artık bu ülke adam olmaz'' şeklinde pek çok kez senin kadar sivri zeka ve dil cambazlığı yeteneğinden yoksun argo aksanla dile getiriyor ve çoğu da zaten son bir kaç zaman referandum üzerine bir kaç şey duyuyor okuyor,işte böyle kişi galeyana gelince burda değerleri ortaya çıkıyor,yapısı laikse evet diyor,dini vecibelere düşkünse evet,ezilen ulusuz diyenlerse boykot.bizi bu değerler bir şeye ''değer'' yapıyor çünkü.seçilenler işte artı değerler üzerinden nitelden nicel çokluğa erişiyor ki,buna dahil olanlar ortada.katılmıyorum ama hayır demek gibi bir şey senin dediğin bu safhada.

enola is gay said...

anladım sanırım. ben hiç bi zaman bu memlekete müstehak diyecek kadar umursamaz olamadım sanırım. şeytan diyor ki görsünler günlerini dedim ama bunu diyen insan, o kadar yırtınmazdı zaten. ve dediğim tophane'de aynen vuku buldu ama hala bu insanlar bunu hakediyo deme lüksüne birey birey belki diyebilirim ama üç beş bilmeyen yüzünden otuz elli kişi için bile bu denmez. o bağlamda sanırım bana katılmadığın konuda ben de sana katılıyorum =)

izveciz. said...

''çarpışmıyorsun bile''den kastettiğim şey sivilizm sevdasıydı pınar.yani bir birey olarak herkes lafını söyleyip köşeye çekiliyor.
problem olan şey budur.şu bir gerçek ki sivil toplum denilen şey insanlara kısmen ve çok küçük kesimi ne nüfuz edebiliyor.bu sivil toplumun önde gelen kuruluşları da zaten hükümetle bağdaşmış durumda.geri kalan kesimse sivil ama toplum bile değil.ya birey birey gündelik olağanı yaşama görevi addedilmiş halk,ya da kendi g.tünü kollamaya ayarlı depolotize olmuş topluluk. ve hepsi de içten içe ''başka'' olana karşı mevzi edinmiş.referandum sonucun da da görünmüyor mu?hayır'ı sandıktan galip çıkaracak şey bilinçli süregelen bir muhaliflikti.bu da sivil toplumda oluşamıyor.çünkü parayı veren orada söz sahibi oluyor o da hükümetten nemalanıyor zaten.değil mi.

enola is gay said...

oy ben diğer kişi de sensin de açıklaman oydu sandım.

doğru diyosun sivil olma sevdası resmen. sanırım ben temsili demokrasi sevdalısıyım. ben politikacıların, siyaset okumuş insanların siyaset yapması gerektiğine inanıyorum. daha doğrusu istiyorum. itülü mühendislerin yönettiği bi ülke olduğumuzdan böyleyiz gibi geliyo bana. ama benim söylemek istediğimi söyleyen politikacı yok, barajı bahane ediyorum ama öyle bi parti de yok. belki de o dürüstlükteki biri yok. ya da benim beklediğim dürüstlükteki bi adam da o camiada kurda kuşa yem oluyo, oyunu bile kullanamıyo, ondan da acar bi politikacı çıkmıyo.

bilmiyorum dediğin gibi sivil toplum örgütleri de direk partiler de içinde yer almak istemediğim insanlara bulaşıyo sonuçta.

bu kadar politik olmak da depolitikliğe tekabül etmek zorunda kalıyo. ki tavandayım. gerçi başlayınca da bırakamıyosun.

hala darbeciler yargılanacak mı? en büyük merakım mesela.

enola is gay said...

bi de şu var 80 sonrası en politik aileler de en o zaman politikadan tırsanlar da sonrasında çocukları uzak tutmak istediler sanırım ki böyle olduk. zaten en önde gidenler de şu an hayat içinde yoklar bi şekilde. sadece aile de değil toplumda da böyle bi politik olandan tiksinme var.

üniversiteye girerken ay sakın bulaşma diyen arkadaşlarım oldu. tanıdıkları en politik insanlardık heralde çünkü kimse hiç bişe bilmiodu bilenlerin tek bildikleri bile politiklik sanılıyodu.

üniversiteye gelince sadece solcular, belki bazı okullarda ülkücülerdi politikaya bulaşan. onlardan da soğuyodun. sanki hiç bişe olamayanların politik görüşü varmış gibi bi genel yargı vardı.

bu 80 bizi böyle yabtı diye düşünüyorum. baş kahramanlar herkes için farklı.

ama misal ben erasmus'tayken fransa'da (böle deyince when i was in america gibi duruyo ama demem gerek) bi ay okula gidemedik, çünkü eğitimle ilgili sürekli bi grev hailndeydi öğrenciler. tam hikayeyi hatırlamıyorum ama herkes durumun farkındaydı. herkes protesto ediyodu. biri okul yakıyodu biri duvar örüyodu ama herkes bi şekilde karşıttı ve kimse burun kıvırmıyodu. herkes alması gerekenin farkındaydı. belki bütün avrupa böyle bilmiorum ama fransa grev konusunda inanılmaz bilinçli. sürekli yürüyüşler, sürekli movement socialeler.. burda bizim okulda kantin kapandı cafe açıldı, kimse bi türlü protesto etmedi. etmek isteyenler anarşik mi muhtaç mı yani illa? kendine onu protesto etmeyi yediremedi sanırım. anlamıyorum ki ben bizdeki sorun ne.

olayerinceleme said...

temsili demokrasinin sağlıklı bir durum olmadığı günümüz siyasetinde bürokrasiyi daha da kutsallaştıracağını düşünüyorum ben.
zaten ülke siyasetlerinin tümünde bürokratların ayrı bir sınıf olarak yer kaplaması pek çok yolsuzlukla birlikte toplumdan kopmalara sebep olmakta bu çok açık.her kesimden insan siyaset yapma olanağına pratik anlamda da sahip olabilmeli ve sosyoekonomik durumlar bunu sağlayacak şekilde olmalı.
stö'ler de tam da sosyal devletin tasfiye sürecinde kendine alan açıp bireyleri tek tek farklılaşan profillerine hitap eder şekilde ayırıp kendilerine bağlayarak aslında bir tür güçlü olanın hükmettiği bir alana çeviriyor toplumu.bu da kullanılıyor ve siyasi partilere pazarlanıyor.bu gün türkiye de hukuk normları yürütme organlarını denetleyemezken bu örgütsüz,başı boş ilgi ve uğraşlarına terk edilip yabancılaşmış kentli kesimi mi stö adı altında denetleyecek mekanizma olacak?toz pembe ihtimal deyip gülerim buna ancak.
fransa'nın siyasal mücadelesi-bilirsin ki-tüm avrupayı ilerletmiştir.bu açıdan sosyo ekonomik durumuyla birlikte tarihinde pek çok ilerlemenin başat rolünü kapmış bu ülke eğitim ve özellikle sağlık hizmeti konusunda hala sosyal devlet statüsünü koruyor çünkü dinamik bir kitle oranın yurttaşı.türkiye de ise durum gerçekten pek farklı.
özellikle ittihat ve terakki,jön türkler yani 2.meşruiyet sonrası cumhuriyet devrimi ile mücadele 1)jakobenler 2)halk ayaklanmaları(kürt hareketi) ekseninde yürütülmüş.jakobenler içinde ayrımlar çok keskin olsa dahi bu kitle bağımsız ülke isteme konusunda hem fikir olmakla birlikte aşırı sol-aşırı sağ arasında pek değişik kişilerden oluşmaktaydı.özellikle kurtuluş savaşı sonrası zaten bu farklılıklar ayıklanarak bertaraf edildi.kürt hareketiyse o dönemde dini ayaklanmaların yanı sıra sosyoekonomik ayaklanmaları barındıran bir kanat olsa da tümden ortadan kaldırıldı.halka sadece kurtuluş savaşı için gidildi.ha ben sana jakobenizm kötüdür demiyorum fakat kemalist devrimin yanlış ve hatalı politikaları vardı.evet kabul edilmeli.146 çok partili hayata geçiş sonrası türkiye hep yürütme ve yargı kıskacında savruldu.ani dönüşler yaşandı.halk hiç bir gelişmeye oy hakkı dışında müdahale etmedi.AB nin istediği Bologna süreci türkiye de eğitim kurumlarına uygulamaya konulacağı vakit öğrencilerin tekrar politikleşeceğini düşünüyorum özellikle KPSS olayı sonrası ve ataması yapılamayan öğretmenler platformunun oluşumu bir karşı duruştur,politiktir.bıçak kemiğe doğru evrildikçe kan daha da harekete geçer ve hızlanır.
gidişat toplum bilimlerinde diyalektiktir.fakat harekete geçen kitle etkileşimle oluşaraktan büyür ve çoğalır elbette zaman alır.fakat 80 sonrası 30 yıllık süreçte post modernizm içinde kıvranan ve dayatılan her değişimin bir 'çağın gerekliliği olduğu söylemi'yle ayak uyduran nesiller bu değişimlerin bir sosyal politika olduğu ve bunun da büyük bölümünün piyasa ekonomisiyle şekillendiğini fark edecektir.hayatın her anında bunu görebilmek mümkün.doktoru da,mimarı da,esnafı da,öğrencisi de,memuru da,işçisi de.bakınız egemen ideoloji-bakınız dışardan bilinç.bakınız eşitsiz gelişim.