May 3, 2009

adını telafuz bile edemeyeceğim bi sendrom

gezdiğimiz hiçbi yasal dvd satış merkezinde insana izleme hissi veren bi film bulamadık, ya izlemiş oluyoruz ya da çekmiyo işte. ülkenin yarası bu. hiçbir dvd market bir mininova şevki de vermiyo. biz de sonunda korsan danışmanımız aydın ailesine danıştık ve bi sürü film bulduk kendinden geçmek suretiyle. işte download ve korsan piyasasının, resmi dvd piyasasından yavaş olmasının ortamı mahvetmesi de adını veremeyeceğim bir başka sendrom. "bu kadar geç yapmak zorunda değilsiniz herşeyi" diyerek burdan değişmeyen kabile üyesi ertuğrul günay'a ondan da istediği merciye sesleniyorum. kanal d home videos lütfen beni duyma!-kabine demeyi biliyorum lütfen ama yine de sizin gibi eğitimli gençlerin türkçeyi bu kadar yanlış konuşması üzücü diyen bir fatma bekliyorum buraya-

bi ara “yes man!”le gülüp eğlenip film geçtiği dakika unuttuk, böyle bi etki yaptı. cenker sürekli gülmesinin akabinine film biter bitmez "eh işte" yorumunu çaktı. aslında o kadar da değil.

ertesi gün "ah bu adam", "ah bu yönetmen" diye philip seymour hoffman ve charlie kaufman hatrına aldığımız o değil adını telafuz etmek şu an yazamayacağım filmi izlemeye çalıştık. hoffman 'n' kaufman. "synechoche, new york". ve hatta sonuna kadar yaptık bunu. sonunda izlemiş olduk sanki evet. bakmakla görmek arasındaki nüanstan burda da iki kelime arasında istiyorum şu an. ben tek olsam dizi tadında 22 dk. aralarla izlemiştim o kesin ve net. bitireceğimi varsayarsak. 2 saat boyunca süren film boyunca biri yemek yemeye ya da tuvalete kalktıkça geri kalanlar, psikopatça filmi durdurup kaçırdığı 3-5 saniyeyi de geri almak suretiyle işkence süresinden de kısmadı. bunu o an farketmedim, şimdi farkediyorum. heralde "ben entelim, çok beğeniyorum, siz de kaçırmayın" karizması var galiba, önce ben yaptığım için onlar da bana yaptı sanıyorum. ama filme sürekli bi şans verme durumu var. merakla izliyosun, bilmiyorum bu mudur aslında istenen. "şimdi olucak, şimdi etkileniceğim bi ekşın geliyor".. derken hiçbişey gelmiyor. 0'dan başlayıp 0,25'e bazen yeni sevdiğin bi aktör/aktris filme girince 0,75'e çıkan sonra ondan da hayır gelmeyince yine 0,25'e düşen bi film. kaç üzerinden ben de bilmiyorum şimdi. imdb tabii ki dayamış puanları. anlamadığı her filme hayran olan sinefil*, çözemediği her erkeğe aşık olan kadın tadındagiller. david lynch'i de tepemize çıkarışımız ondan değil mi? charlie kaufman'ın zekası hayranlık mı verici, yoksa bu konudan bişey çıkaramadığı için masada kaybedici mi bilmiyorum. iki saat içinde film sonunu bulmaya çalışıyo, ama sonunda yapamıyo ve vazgeçiyo gibi. hatta sürekli olmaya çalışıp "kavramda bırakiyim ben bunu" diye yanlamış. zaten kendinden sarmal da konuyu bela etmiş kendisine ki aslında en çekici kısmı da o. hatta film aslında film olmaya çalışan bi yapım/yapıt/yapı? bi eskizin şaibeli naifliğine sahip. eskiz kalsa vay dersin. projeyim diye çıkınca çalışmamış. "çalışmak" mimarlıkta kullanılması gıcık bi zevk veriyo, metale dilini değdirmek gibi. anladım ben ne dediğimi gerçekten ki.
lisedeyken akay bizim konuşmalarımızı dinleyen birinin hiçbişey anlamadığına dair bi yorum yapmıştı. yazdıklarımın ve kurduğum cümlelerin "anlaşılmicak ne var ki lan?" hissiyatını vermesinden ya da uzattığım için sallanmadığımın farkında olmayışım kaufman'da da olabilir mi? acaba biz mi anlamadık?


filmin tarafımdan takdire şayan görülmemesi
ni genelgeçer olarak görmem "they found avian flu in turkey. in the country turkey not turkeys. it's in chickens." repliğinin 70 milyonluk karma düşüklüğü mü bilmem. komik de.

bi frankofon vardır, sap değilse sapına kadar fransızcayı öğrenmiş; bi de frankofil vardır, bi sap olamamış sadece hayran olmuş. herkes bi patates bi de fransızca sever, o yüzden bu kelime ne kadar "vaaaay"sa sinefil de o derecedir. takdire şayanlık konusunda. bu düşüncemden ve ifade edişimden çok emin olamadım aslında. belki dönüşürüm.

4 yorum:

bin said...

yes man'i ucakta izledim. bu jim carey cok Secret'di, new age'di..pozitif dusunceydi falan bi tip oldugu icin esasinda filme sinir oldum..sanki komiklik yaparak saadet zincirine para toplicakmis gibi bi his geldi icime..
synecdoche'de de aynen senin gibi oldum..kagit kalemi cikarip not mu alsam yoksa tirnagimi mi kessem bilemedim..mal gibi izledim oole..ama yapar yine ii bisiler charlie sonra..umidimizi kaybetmeyelim

enola is gay said...

evet tabii yakmadım bütün gemileri.

synecdoche nası okunur kulağıma fısıldasana. adımmış meğersem o benim.

enola is gay said...

bugün gördüğüm habere göre yes man'i uçakta kesmiş thy, sansür koymuş. sonuna! ben sonunda sevişme sahnesi hatırlamıyorum. bizim korsancı da bize sansür koydu sanırım.

ya da popoya sevişme diyen bi gazeteyi eve sokuyoruz.

bin said...

bilmem valla farketmedim
ben tavuk mu makarna mi arasi izledim yarim yamalak

bu arada popo demisken jim careynin totosunun buyuklugu tikatinizi cekti mi hic
bole feci orantisiz bi vucudu var
ozellikle me myself and irene'de bariz baya..boykkk..